21 Haziran 2016 Salı

HERKESİN EVERESTİ KENDİNE !!!



Blog'dan kişisel gelişim sloganı atmak ne kadar etkilidir bilemem ama ilk okuduğumda etkilendim bu sözden... Sanırım, insanın kendini görmesi, kabul etmesi ve bu farkındalıkla, olabilecek en zor hedefe baş koyma gücü bana dokunan...

İnsan iradesine inancım, iflah olmaz iyimser yanım nedeniyle, kişisel gelişime, bu alana verilen emeğe saygı duyuyorum. Meraklıları bilir, zengini bir yazını, önemli yazarları var, bizde, dünyada... İnsana, onun potansiyeline, memnuniyetine dair olduğu için, blog'un da ilgi alanına giriyor.  Deneysel bir iş yaparak, kişisel hikaye ile kişisel gelişimi buluşturmaya çalışacağım. Adı hikaye ancak yalnız okuyacağınız olaylar değil, kişiler de gerçek :-)

Geçen sene 3 günlüğüne Peru'ya gitmem gerekti. Kalma süresinden hemen anlaşılmıştır, ziyaret nedenim iş....

(ara not, Peru, İnka geçmişi, altını, bakırı, kakaosu, kahvesi, lamaları ile muhteşem bir zenginliğin mirasçısı renkli bir ülke. Hikayeyi dağıtmamak için o kısımlara girmiyorum ama ilgilenenlere gitmeden fırsat bilip, heyecanla okuduğum, "Latin Amerika Yakılmış Bellekler" isimli Buket Şahin'in kitabını öneririm.


Kitap, yalnız Peru değil, neredeyse tüm Güney Amerika ülkelerinin dünü ve bugününü siyasi tarih, edebiyat, kültür yönüyle anlatıyor. Keyifle okursunuz diyemiyorum, çünkü kitabın bıraktığı temel duygu "hüzün". Zenginlik başa bela işte, büyük acı ve kıyımlar yaşamış bu ülkeler hep...)

Dağcılar, trekkingciler arasında Peru'nun And Dağları ve Inkaların kayıp şehri Machu Picchu'nun yeri ayrıdır. Machu Picchu ya gitmek, oralarda bulunmak, bayağı bir prestij konusudur bu kişiler için. Dağcı denmez de, trekking yaptığım için bu insanlarla birebir gözlemlerimden biliyorum durumu. 

Amsterdam üzerinden Lima'ya gidebilmek için havaalanında uçuşumuzu bekliyorum. Kılık kıyafet, ekipmanlarından Machu Picchu yolcusu olduğu anlaşılan bir gruba gözüm takıldı. -Kısmet değilmiş Machu Picchu diye imrenerek gözucuyla bakarken, giydikleri "A Chacun son Everest" t-shirt'lerini farkettim..."Herkesin Everesti Kendine" anlamına gelen sözümüz bu yolculuktan. Mecaz, metafor olarak Everest'i düşünürken, kendi yürüyüş, dağcılık deneyimimden, zihnim ister istemez kendi Everest'ime gitti...


Kaçkar Dağları, 3200 metre noktası - Benim Everest'im, şimdilik...
En yakın zirve Verçenik, 3711 metre
Fiyakalı görüntüye aldanmayın, yağmur, dolu her hava şartı yaşanıyor.

Özgür Ansiklopedi Vikipedi'ye göre, Kaçkar ismi Kıpçak türkçesinde 'koç' anlamlı Koçkar kelimesinden geliyormuş ve halk arasında kaçkar şekline dönüşmüş.

Everest'i, kişisel gelişimi anmamın nedeni yalnız Peru yolunda tesadüfen karşıma çıkan "Herkesin Everesti Kendine" sözü değil. Bir süredir öğrenciliğe geri döndüm. Koç'luk öğreniyorum. Yaşam, Öğrenci koçluğu. Bütün bu çağrışımları başlatan aslında, eğitimde verilen okuma listesindeki Nasuh Mahruki’nin "Kendi Everest'inize Tırmanın" kitabı. 


Tabii okuma listesinde benim gözüm ilk bu kitabı seçer :-)


Başkent Üniversitesi ve Optimal Koçluk ile başladığım bu keyifli "öğrenme" yolculuğunda kendimi daha baştan çok şanslı hissetim.  Sağlam içerik, uygulamalar, eğitmenlerimiz Ebru Oğuş ve Ceyda Tezel Hocalarımızın yaklaşımı ile tüm grup hem öğreniyor, hem eğleniyoruz. Öğrendiklerimi paylaşmak isterim, bu bir yaşamboyuöğreniYORUM blog'u ne de olsa :-).

Koç'luk kavramı, kişiyi hayatın temel alanlarında sahip olduğu yetkinlikler açısından geliştirmeye, uygun durumlarda planlama yapmaya ve hedefler koymaya teşvik eden bir çalışma. Modern hayatın üzerimizdeki baskısını farkındalık yoluyla azaltmayı, kontrol altına almayı hedefliyor. Kişisel, mesleki hedeflere varmak için destek alınan bir gelişim süreci.  İletişim sanatı denilebilecek, iyi dinleme, gözlem, doğru soru sorma tekniğine dayanan koçluk, aynı zamanda duygu, insani yönü zengin bir iş, beceri gördüğüm kadarıyla.  Her işte, öğrenmede olduğu gibi, emek ve zaman istiyor.  Bu konudaki öğrenme sürecimi yazmaya devam edeceğim.  

İnsani yönü zengin derken, yazının başından beri, Everest, kişisel gelişim üzerinden andığımız "A Chacun son Everest"-"Herkesin Everest'i Kendine" 1994 yılından beri kanser ve lösemi hastası çocukların hastalık sonrası süreçlerini daha iyi atlatmasına yardım eden Fransa'da kurulmuş, kamuya yararlı bir dernekmiş.  Hastalık nedeniyle güvenini kaybeden çocuklara sembolik dağcılık faaliyetleri yaptırıyorlar anladığım kadarıyla... Kurucusu Christine Janin, dağcı bir doktor, Everest'e tırmanan ilk Fransız... 


elbette okuduklarım hemen Everest'e tırmanan ilk Türk Nasuh Mahruki'nin öncülüğünde 1996 yılında kurulan AKUT'u hatırlattı... Tüm ülke sathında, gönüllü olarak doğal afetlerde arama ve kurtarma yapan, bu amaçla toplumu seferber etmeyi başaran AKUT.   

Yazarken yazarken ortaya çıkan, Nasuh Mahruki ve Christine Janin'in dağcılık ile başlayan ortak yazgısı ve topluma faydalı olma tutkusundan etkilenmemek mümkün değil... 

Everest, koçluk, hikaye derken, yine nerelere varmışız...

Bu vesileyle, insanı, ağacı, yaylayı, kuşu, dağı seven, bu sevgisiyle diğer insanların derdine de çare olan, tüm kalbi büyük, dağcı dostlara selam olsun !



9 Haziran 2016 Perşembe

BİR SERGİ

HIGH TOUCH, HIGH TECH'e KARŞI


“İnsanlar anne babalarının değil, yaşadıkları zamanın çocuğudur.”

sözü vardır, tanığı olduğumuz zamanın, üzerimizdeki ezici gücünü anlatan...  İnsanın en derininden gelen farkındalıklarla yaptığı sanatsal işler için de aynı durum geçerli olabilir.  Yani sık işittiğimiz, -Ah nerede o eski duyarlı, şarkılar, şiirler yakınmasında, suçlu geçip giden eski zamanlar ve alışmaya çalıştığımız yeni günlerimiz… Çoğumuzun sezgi ile kavradığı bu durum için bakın bir sanatçı ne demiş...



'Sanat yalnızca bir İmza ve Tarih meselesidir.'
Ben Vautier (1935),  Ben diye bilinir, söze dayalı resimleriyle tanınır.  Art is Useless, Go Home gibi:-)

Resim, Vehbi Koç Vakfı'nın 2010 yılında Beyoğlu'nda açtığı Arter Sanat Galerisi'nin ilk sergisi "Starter" dan hatıra...O dönem iş için yolum İstanbul'a düşmüştü ve bir fırsatını bulup, soluğu Galeri'de almıştım.

Sayfalar dolusu anlatılabilecek sanatın özgün, eşsiz olma ve zamanını yansıtma konusunu 1 cümlede anlatıyor resim. Anlatan kişi de "Ben" olunca, çağdaş sanat eseri oluyor.

Teknolojinin sanattaki dönüştürücü gücünün de ürünü olan bugünün sanatsal çalışmaları, eski işlere pek benzemiyor işte. En çarpıcı örnekler, “Dijital Devrim”- “Digital Revolution” sergisi ile dibimize, İstanbul'a, Zorlu Performans Sanatları Merkezine geldi...





İngilizlerin meşhur Barbican Sanat Galerisi’nin http://www.barbican.org.uk/artgallery
hazırladığı sergi, Londra, Stockholm ve Atina'dan sonra İstanbul'da. 12 Haziran Pazar son gün. Fırsatınız varsa, gidip görmeye değer. 

Serginin ana teması Dijital Yaratıcılık...yani sayı temelli verilerin, bir ekran üzerinde elektronik olarak gösterilmesi tekniği ile yaratıcılığın buluşması. Dijitalleşmenin, sanatın da bir parçası haline gelmesi...Tam bir high touch-high tech flörtü yani... 

http://yasamboyuogreniyorum.blogspot.com.tr/2016/04/high-touch-tech-e-kars-baslg-actm.html

Girişteki "fotoğraf çekmeniz tavsiye edilir" yazısından, yeni nesil bir sergi göreceğinizi daha baştan anlıyorsunuz.  Tasarım, moda, müzik, oyun, film yapımı birbirinden çok farklı konularda bilgisayarın kullanımında 1970lerden günümüze bir tür yolculuk... Ve tabii bugünün çığır açıcı yeni işlerini de yalnız görmüyor, aynı zamanda deneyimliyorsunuz....

Yapay zeka,

       giyilebilir teknoloji,

              3D yazıcılar,

                      yaratıcı kodlama,

                              artırılmış gerçeklik,

                                          kendin yap kültürünün (Do It Yourself-DIY)

                                                          sunduğu imkanlarla yapılan işler var sergide.


Öğle arası yaptığım hızlı ziyaretimden resimlediğim birkaç örneği, dilim döndüğünce yazıyorum...

Klip Yönetmeni (U2, Kanye West, Johnny Cash) olarak ün kazanan Chris Milk'ten

Treachery of Sanctuary (Mabede İhanet) ... Ne isim ama......:-)



Karanlık salona girince tavandan sarkan 9 metre yüksekliğinde üç beyaz panel karşınıza çıkıyor



Panellerle aranızda simsiyah, sığ bir yansıma havuzu var.., Paneller gölgenizi digital olarak 
yakalıyor. 

 Birinci panelde kollarınızı kaldırmanızla, ses efektleri eşliğinde kuşlarla buluşuyorsunuz

(Arkada Windows için Microsoft Kinect SDK kullanılan açık bir Frameworks uygulaması çalışıyormuş, Bu hareketli 3 boyutlu kuş modelleri ile benim gölgemi etkileşime sokuyor, Unity3D Platformu sayesinde..., off ne zormuş anlatmak)



İkinci panelde senaryo icabı, kuşlar yakaladıklarına hoşgeldin diyor, gittikçe ufalıyorsunuz :-)






Üçüncü panelde kollarınızı kaldırırken, afilli bir kanat açma sesiyle kanatlanıyorsunuz, mutlu son :-)


iMiniSkirt
CuteCircuit

iMiniEtek'i ilk olarak Kate Perry, Roar parçasını söylerken giymiş, Londra'daki iTunes Festivali'nde. 

"Kişiselleştirilen Kıyafet" dijital hareket ve moda birleşimi olan bu tenis eteğinin kumaşı, yüksek teknoloji tekstiller, en küçük ve esnek LED'lerle beraber dokunarak üretilmiş.

Sergi sırasında istediğiniz mesajı etek üzerinde görmek istiyorsanız, @digitalrevolution profiline tweet atmanız yeterli :-)


CuteCircuit Modaevi, 2004 yılından beri giyilebilir teknoloji üzerine çalışıyormuş ve interaktif moda alanında dünyaca ünlüymüş. 
Telefonunuzdaki uygulamayı çalıştırdığınız anda, kıyafetinizle iletişime geçiyor, o gün gönlünüzden geçen temaya geçiş yapıyorsunuz... 


The Pyramidi - Müzik Kutusu
(WILL.I.AM-Yuri SUZUKI, SHAPIRO, WEBER)


Üç farklı enstrüman robot makinelere dönüştürülür 
ve
"Dreaming About the Future"- "Geleceği Düşlüyorum" şarkısını çalar
Analog ve Digital Müzik birarada, sergideki favorim hem görsel hem de müzikal açıdan



Sergi ziyareti burada biter, Metro ile acele Taksim'e dönüş... bu arada, son görsel Metro'nun içinden bir sürpriz, çok manidar :-)))





https://www.youtube.com/watch?v=6D5PQvMEQvs
http://www.hurriyet.com.tr/paylas/yilin-en-iddiali-sergisini-mutlaka-ziyaret-etmeniz-icin-7-sebep-2152

1 Haziran 2016 Çarşamba

ASTROLOJİ SOHBETİ



Arkadaşlarla kahve aralarında biri bana -Falıma bakar mısın ? diye soracak olsa, daha ben kem küm demeden, -Değil fal bakmak, kendi kahve falına bile baktırmaz, diye araya giriverenler sayesinde, hiç beceremediğim bu sosyal vazifeden kurtarmış olurum. Yine burçlar, yükselen burç sohbetlerinin de, oldum olası sadece dinleyicisi olmuşumdur. Kahve falı işin esprisi ama astrolojiyi tuhaf biçimde hem gizemli, aynı zamanda da teknik bir alan gibi gördüğümden biraz uzak kalırım.

İnsanoğlu astroloji ile tarih boyunca yıldızlara, gezegenlere bakarak bilinmeyeni, yeryüzünü, insanın içini dışını anlamaya çalışmış... Modern zamanlara kadar da, bilime yakın bir disiplin sayılmış astroloji. O nedenle, ciddi astroloji bilgisi olan, bu konuyla samimi ilgilenen insanlara itiraf edeyim ki, gıptayla bakıyorum... Her öğrenme insana yeni bir boyut katıyor ne de olsa.

Astroloji konusunda tanıdığım en iddialı kişi Barbaros Yalçıner. Bir insanı en iyi alışverişte, yolculukta tanırsınız gibi bir söz vardır ya, bana öyle geliyor ki, insanı bir de ilgi alanlarından tanırız. İşyerinde uluslararası finans piyasalarını yakından takip etmesi ve bu konudaki yetkinliği ile biliyoruz onu ilk bakışta. Kendisini biraz daha tanıyorsanız, astrolojiye olan sevgisini, birikimini hemen farkediyorsunuz... İşte onun ilgisini bilgisini bizim öğrenme merakına bağlayarak, çoğumuzun yüzeysel kaldığı astroloji evreninin kapısını biraz aralayalım istedim...

Astroloji merakınız nasıl başladı, hikayenizi anlatır mısınız.

Genelde ilgi alanlarım geniş olmuştur, spordan, yelkenliye, fotoğrafçılığa kadar birçok alanla amatör olarak uğraştım. Bunların yanısıra fizikötesi konulara da oldum olası meraklıydım. Derken 1996-98 yıllarında ABD’de eğitim görürken, “The Only Astrology Book, You’ll Ever Need” isimli bir astroloji kitabı satın almamla astroloji de ilgi duyduğum alanlar arasına girdi.






                                                                           işte kitap


Bu ilk kitabı hızlıca okuduktan sonra, herhangi bir bilgisayar programı olmadan, el hesaplamasıyla ve astroloji tabloları kullanarak kendi horoskopumu çıkarmıştım ki, bu biraz uğraş istiyor. Bu konuda uzun zamandır hazır paket programlar var ve saniyesinde horoskopunuzu yani size özel astrolojik haritanızı çıkarabiliyorsunuz. Türkiye’ye döndüğümde de etrafımdaki arkadaşlarımın horoskoplarını çıkarıp, olabildiğince yorumlamaya çalıştım. Burada başkalarına faydalı olmanın yanında, astrolojinin tutarlılığını da test etme imkânı elde etmiş oldum bir ölçüde.

Bu arada astroloji konusunda çok ilerlemediğimi itiraf etmem gerekiyor. Belki de hiç bilmeyen bir kişiye göre bir basamak yukarıda sayabilirim kendimi. Biraz daha meraklıyım yani. Her konuda olduğu gibi bunun da kursları ve öğrenmenin çeşitli basamakları var.  En üst basamakta bir astrolog oluyorsunuz. Tabii doğal olarak benim böyle bir hedefim yok.  

Astrolojiye ilgisi olmayan kişiler için bile sizce astroloji hakkında bilinmesi gereken 3 kavramdan bahseder misiniz.

"Güneş burcu", "yükselen burç" ve "horoskop" kavramlarına değinmek isterim.

Güneş burcu kavramı aslında herkesin bildiği bir konu. Yani burcun nedir diye sorulduğunda, insanlar güneş burçlarını söylüyorlar. Bu doğum tarihinize göre belirleniyor. Astrolojiye göre güneş burcu sizin içsel bakışınızı ortaya koyuyor ve kişiliği tanımlayan en temel faktörlerden biri.

Eskisine göre biraz daha fazla bilinen bir konu ise yükselen burç. Yükselen burç doğduğumuz sırada ufuk çizgisinde yükselen burç olarak tanımlanıyor, ortalama 2 saatte bir değişiyor. Sınıra yakınsa 10-15 dakika bile bazen yükselen burcun farklı olmasına yol açabiliyor.  Bu yüzden doğum saatinin doğru bilinmesi büyük önem taşıyor. Bu da en az güneş burcunuz kadar karakterinizi etkileyebiliyor. Yükselen burç sizin kendinizi dış dünyada toplum içinde nasıl tanıttığınızı belirliyor ve fiziksel özelliklerinizi etkiliyor. Buna ek olarak, doğduğunuzda ayın bulunduğu burç da ay burcunuzu belirliyor.  Ay burcunuz duygusal yaklaşımınız konusunda bilgi veriyor.

Üçüncü temel bilinmesi gereken konu ise herkese ait ve horoskop adı verilen bir haritanın bulunması. Doğum tarih ve saati ile doğduğunuz yer bilgileri bir araya getirilerek horoskop adı verilen bir harita çıkarılıyor.

Burç haritanızda, horoskopunuzda 12 tane "ev" adı verilen bölüm var. Her bölümün bir anlamı var. Mesela 1. Ev kişilik evi. 10. Ev kariyer evi gibi. Mars, Jüpiter, Merkür gibi çeşitli gezegenler ve burçlar ise sizin doğum tarihiniz ve yerinize göre bu haritanın çeşitli evlerine dağılıyorlar. Öte yandan, her evde bir yıldız (gezegen) olmayabiliyor. Herhangi bir evde yıldızın olması ise sizin bu alanınızın hayatınızda ön plana çıkabileceğine yönelik bir işaret veriyor. Tabii başka teknik ayrıntılar da önemli. Yıldızların haritaya genel olarak nasıl dağıldığı bile önemli. Bu sizin dışa dönük mü yoksa içe dönük mü yaşayacağınız konusunda bilgiler verebiliyor.

Birçok insan özelliklerinin sadece güneş burcu özelliklerinden ibaret olduğunu düşünüyor. Oysa insanlar güneş burcu, yükselen burç ve ay burçlarının bir bileşiminden oluşuyor. Son olarak gezegenlerin/yıldızların hangi burçlarda olduğu da önemli. Örneğin, 4 yıldızınız koç burcundaysa, bu size koç özellikleri de veriyor. Yani hepsini bilip, ona göre bir değerlendirme yapmanız gerekiyor. 

Burçlar meselesine gelirsek, dört ana grup var, 

hava grubu (kova, terazi, ikizler),
ateş grubu (koç, yay, aslan)
su grubu (balık, yengeç, akrep) ve 
toprak grubu (oğlak, başak, boğa).

Hava grubu genellikle düşünsel burçlar olarak tanımlanıyorlar yani entelektüel yanları ön plana çıkıyor. Ateş grubu burçlar ise kişiliklerinin güçlü olması ile bilinirken, su grubu duygusallıkları ve son olarak da toprak grupları maddi konulara olan meyilleri ile dikkat çekiyorlar.

Aslında burçları birer boya olarak kabul edersek, hepimizi bu boyalar kullanılarak oluşturulmuş resimlere benzetebiliriz. Eğer bizde çok değişik sayıda burç varsa, daha renkliyiz; diğer taraftan benzer ve aynı burçlara sahipsek bu sefer çok tutarlıyız. Örneğin, normal burcu ve yükselen burcu aynı olan veya en azından aynı gruptan olan bir insan dünyaya yaklaşımında daha tutarlı olacaktır. Ancak güneş burcu ve yükselen burcu çok farklı gruplardan olan bir insan daha farklı bir yelpazede özellikler sergileyecektir. Burada tabii hepsinin bir avantajı olduğu gibi dezavantajı da var: tutarlı olan burçlara sahip bir insan daha kısıtlı bir kulvarda davranışlar sergilerken, birbirinden çok farklı burçlara sahip bir kişi ise bu iki değişik kişilik özelliğini birleştirmekte zorluk çekebilir.


Burç Haritası

Eğer kendinize ait horoskopunuzu çıkartırsanız, yapacağınız şu olacak. Yükselen burcunuzu öğreneceksiniz. Bunun özelliklerini inceleyin. Bunun dışında ayınız hangi burçta ona bakın. Bundan sonra yapacağınız ise horoskopunuzda hangi gezegen hangi evde bunun anlamına bakmanız; mesela 10. Evde Jüpiter varsa, bu kariyeriniz açısından şanslı olacağınız belirtiyor. Çünkü 10. ev kariyer evi ve Jüpiter ise şans gezegeni. Ayrıca her gezegenin bir evde olmasına ek olarak, doğum tarihiniz itibariyle aynı zamanda bir burçta bulunuyor. Bunlara da tek tek bakabilirsiniz. 10. evde olan Jüpiter mesela başak burcundaysa buna da bakabilirsiniz. Bu konuda internette çok bilgi var.   İlgilenenler Jüpiter 10. Evde ve Jüpiter başak burcunda gibi bir arama girebilir... Bunun bir ilerisinde horoskopunuzdaki bu gezegenlerin birbirleri ile yaptıkları açılar var. Artık bu aşamaya da geldiyseniz, bayağı ciddileşmeye başladınız bu işte J. Eğer meraklıysanız, bu aşamaları bayağı hızlı geçersiniz.

Yaşam pratiği anlamında, astrolojinin günlük hayata etkisi var mı sizce ?

Bence var, eğer insanların karakterleri doğumlarında belirleniyorsa, belirli ölçüde karakterimizi huylarımızı seçme şansımız yok doğuştan geliyorlar. Bu önemli bir saptama. Tabii insan çok karmaşık bir varlık ve her insan kendine özgü. Ancak astrolojiye inanmasak bile, herkesin bir karakteri olduğunu biliyoruz ve “karakterin kaderindir” sözündeki gibi bunun ne kadar önemli olduğunu biliyoruz.

Astroloji ile bir insana hatta ülkelere ve şirketlere yönelik bile analiz yapılabiliyor. Burada iki temel boyut analiz ediliyor. İlk olarak doğum haritanızdaki yıldızlarınızın konumu gösteren horoskopunuz, size karakteriniz ve hayatınızın genel gidişatı konusunda bilgi veriyor. Güneş burcu, yükselen burç ve ay burcunuzu bildiğinizde karakterinizin büyük bir kısmını yorumlayabilecek hale gelebiliyorsunuz. Bir örnek vermek gerekirse, ABD’de master yaparken Çin asıllı Amerikalı bir arkadaşım vardı. Güneş burcu koç, yükselen burcu terazi idi. Terazi genellikle ılımlı, tartışma çıkarmak istemeyen zarif iyi giyinip, gezmeyi seven bir burç. Koç ise biraz benmerkezci yanı ağır basan ve insanları kendi istediği yönde yönlendirmeyi seven lider özellikleri ön plana çıkan bir burç. Arkadaşımın eşine dedim ki; eşin dışarıda çok sevimli gözüküyor ancak bu evde öyle değil, dediğim dedik biri değil mi diye sormuştum. O da kesinlikle öyle demişti, gerçi kime sorsak aynı cevabı verebilir ama J

Bazen bazı insanları dışarıdan bakarak burçlarını doğru tahmin edebiliyorum. Örneğin aslan burcu genellikle gösterişli insanlar olur. Hem fiziksel özellikleri ile hem de giyim kuşamları, arabaları ile dikkat çekerler. Finans sektöründe çalışan ve ekonomi kanallarına çıkan bir hanım vardı. Bu kesin aslandır dedim, Ağustos ayında twitter’dan doğum günü olduğu ortaya çıktı. Ancak yanlış tahmin edip tutturamadığım, beni şaşırtan kişiler de oluyor.

Peki, insanların burçlarını bilmemizin ne gibi yararı olacak dersen.., zaten biz kendimizi ve sevdiklerimizi aşağı yukarı tanıyoruz veya tanıdığımızı sanıyoruz. Astroloji burada daha sistematik bir analiz yapmanıza ve karşımızdakini daha iyi anlamamıza imkan veriyor. Örnek vermek gerekiyorsa, eğer eşiniz yay burcuysa onun mutlaka dışarılara çıkması, spor veya yürüyüş yapması gerekecektir. Eve kapanacak bir yay bunalıma girecektir. Burada sizin karşınızdaki kişi konusundaki kendi analizinize ek olarak astrolojiyi bir arada kullanmak en iyi sonucu verecektir.  Bazen de kişi burcunda yazan tüm özellikleri ortaya koymayabiliyor veya biz algılayamıyoruz.  Bu ailesinden, yetişmesinden ve sadece kişinin -o kişi – olmasından kaynaklanıyor olabilir. Eğer öyle olmasaydı aynı dakikada aynı hastanede doğan iki kişinin tamamen aynı olması gerekirdi. Ayrıca unutmayın astrolojinin tekniği açısından da insanlar yükselen burçlarını dış yaşamda daha çok sergiliyorlar veya gezegen yoğunlaşması olan bir burçları daha olabiliyor.

İkinci husus astroloji size özgü horoskopunuza dayanarak, geleceğe yönelik tahminde de bulunabiliyor. Burada da, içinde bulunduğumuz gün itibariyle gezegenlerin dizilimi spesifik olarak sizi nasıl etkileyecek onu ortaya koyuyor. Bu çerçevede özellikle herhangi bir yıl sizi nasıl etkiler, o konuda bilgi alabiliyorsunuz. Özellikle her yılın başında çıkan yıllık analizlere yükselen burcunuz çerçevesinde bakarsanız, belli bir bilgi alabilirsiniz. Yükselen burç açısından bakmanız gerektiğinin altını çiziyorum. Ancak tabii kesin analiz için kişinin spesifik horoskopuna bakılması gerekiyor.

Kişiler dışında ülkeler hakkında da yorumlar yapılabiliyor. Yani o yıl herhangi bir ülkede neler olabileceğine yönelik tahminlerde bulunabiliyor. Bu açıdan her yılın başında astrologların dünya ve ülkelere yönelik tahminlerini ilgi ile okurum. Burada astrolog Hakan Kırkoğlu’nun ayrıntılı analizine bakabilirsiniz.

http://hakankirkoglu.com/c/haber.asp?id=556&k=2016`da_T%FCrkiye

Onun dışındaki astrologlar da, yeni yıla doğru TV’lere çıkıp analizler yapıyorlar. Teke Tek programında mesela mutlaka astrologlardan bir yeni yıl analizi alınıyor. Bu açıdan izlemenizi tavsiye ederim.

Bir de, yıl içinde çeşitli astrolojik döngüler var. Duymuş olabilirsiniz, 28 Nisan-22 Mayıs tarihleri arasında yeni bir Merkür gerilemesi döneminden geçtik… Basında da çok yer alan Merkür gerilemesi esasında başka gezegenlerin gerilemesi ve bunların da etkisi var ancak aralarında en ünlü olanı bu. Merkür gerilemesi aslında fiziksel olarak bu gezegenin geri dönmesi.  Doğal olarak, dünyadan gözlemlendiğinde geri gidiyormuş gibi algılanması anlamına geliyor. Bu dönemlerde işler biraz karışabiliyor, anlaşmalar, iletişim, bilgisayar alanında aksaklıklar olabileceğine işaret ediliyor. Bu nedenle, astrologlar böyle zamanlarda imza atmayın, önemli işlemler yapmayın tavsiyesinde bulunuyor. Ama bence eğer önemli bir hadise bu günlere denk geldi ve bu dönem dışında yapılamıyorsa, rasyonellikten şaşmayın ve aklın gereğini yapın.

Hafızanız taze iken, başınızdan geçenleri bir düşürseniz belki gerilemenin sizin ve aileniz üzerinde etkili olup olmadığını değerlendirebilirsiniz.

Madem Merkür gerilemesi dediniz, 9 Mayıs’ta Merkür’ün Dünya ve Güneş arasındaki geçişi anlamına gelen bu önemli astronomi olayı için Nasa’nın videosunu okurlarımıza sunalım hemen arada, çok etkileyici, benden söylemesi !!!

https://m.youtube.com/watch?v=AhWMOkrzKzs

Ülkemizde ve Dünyada astroloji konusundaki algı, pratik benzer mi ya da farklılık var mı yaklaşım bakımından?


Etrafımdaki insanlara baktığımda, bir grup astrolojiyi tamamen reddediyor. Bir grup ise astrolojiye oldukça önem veriyor ki, bu genellikle hanımlar arasında daha yaygın. Ancak bu ilgi herhalde gazetelerdeki günlük burç yorumlarını okumaktan ve genel olarak güneş burcuna göre değerlendirme yapmadan pek öteye gitmiyor.

Dünyada ve ülkemizde astroloji bilim olarak kabul edilmiyor. Yani bu ispatlanmış bir konu değil. Ancak tarihte astrolojinin toplumların ve devletlerin hayatında daha önemli olduğunu görüyoruz. Kralların ve yöneticilerin kahinleri var. Osmanlı da müneccimbaşı var mesela.

Öte yandan modern tarihte de bazı ülkelerin liderlerinin veya eşlerinin astrolojiye meraklı olduğu biliniyor. İlk aklıma gelen ABD Başkanı Ronald Reagan’ın eşi Nancy Reagan. Bunun dışında ünlü bankasına ismini veren eski Amerikalı zenginlerden JP Morgan’a ait olduğu söylenen, “astrolojiyi milyonerler değil, milyarderler kullanır” şeklinde bir söz var. Bu arada o zamanki 1 milyon doların şimdiki değerinin 12-13 milyon dolar olduğunu da ilginç bir not olarak ekleyeyim yani milyoner olmak o zaman daha farklı anlama geliyormuş.

Ülkelere, şirketlere, olaylara yönelik de astrolojik analiz yapılabiliyor.  Hata, ülke liderlerinin horoskopları da ülke açısından önem taşıyor. Ülkelerin kuruluş tarihlerine göre horoskopları çıkartılabiliyor. Bu horoskoplarla, kişilerde olduğu gibi, o ülkenin özelliklerine yönelik yorum yapmak, ileriye yönelik öngörülerde bulunmak mümkün olabiliyor.  

Türkiye’nin burcu akrep, yükseleni yengeç mesela. Bu da ülkemizin oldukça duygusal olduğu anlamında.  Diğer taraftan yengeç vatanseverliğe işaret ediyor. Modayla ünlü Fransa’nın burcunun terazi olması ilginç değil mi? Terazi güzellik zerafet, diplomasi ile özdeş bir burç. Almanya’nın ise disiplinli olması ile bilinen oğlak burcu olması da dikkat çekici. Tabii, her zaman aynı derece çarpıcı sonuçlar çıkmayabiliyor. ABD’nin burcu yengeç, aslan olmasını beklerdim J

Bunun dışında evleneceksiniz diyelim, tarihi belirlemek açısından astroloji kullanılabiliyor. Çünkü bu tarih –tabi astrolojiye göre- eşinizle geçireceğiniz hayata dair de etkili olabiliyor. Veya bir iş kuracaksınız, sınava gireceksiniz gibi..

Evlilik tarihine ek olarak “synastry” denilen, iki kişinin anlaşıp anlaşamayacağına yönelik bir analiz de yapılabiliyor.

Astroloji ile ilgilenmenin olumsuz yönleri olabilir mi?

Olabilir bence. Bu konuya çok odaklanıp hayatı tamamen buna bağlı olarak yorumlamaya çalışmak, olumsuzluk yaratabilir diye düşünüyorum. Çünkü tam olarak metodunu öğrenmediğiniz bir yöntem ile hayatınızı yanlış yönlendirmiş olursunuz ilk olarak.

Bir örnek vermek gerekirse, birçok insan sadece kendisinin güneş burcunu bilerek yorumları okuyor ve yorum yapmaya çalışıyor. Aslında verilen yıllık aylık günlük yorumları yükselen burç açısından yorumlamak daha doğru olacaktır. Bunun dışında her kişiye özgü horoskopa göre yorumlamak ise en doğru yöntem olacaktır. Burada ya sizin çok iyi astroloji öğrenmeniz lazım, ya da iyi bir astroloğa gideceksiniz.

Bunun dışında, eğer rasyonel düşünmenizi etkileyecek derecede astrolojiye merak salarsanız, bu da tehlikeli. Sonuç olarak, bunu bir hobi olarak görüp, sizin hayata yönelik genel değerlendirmeniz içinde ekstra bir bilgi olarak tutabilirseniz, o zaman sıkıntı yok. Ancak okuduğunuz yorum, sizin görüşünüzü bloke ederse, bu olumsuz olacaktır.  Kariyer evimizde bir yıldız yok diye, bu bizim kariyerimizde başarılı olmayacağımız anlamına gelmez.

Öte yandan, bir kere analizi duyduktan sonra o görüşün sizin bakışınızı hiç etkilememe riski yok demek zor tabii. Bu bir risk bence yani ne kadar inanmayacağım da deseniz, bu kararlarınızı etkileyebilir.

Astroloji dünyasına girmenin size farklı bir perspektif, zenginlik kazandırdığını düşünüyor musunuz?

Kesinlikle kazandırdı. Eğer astroloji doğruysa ki; belli ölçüde doğruluk payı olduğunu düşünüyorum. Astrolojiye göre, insanlar doğum günü, saati ve yeri itibariyle, tabiri caizse, önceden programlanmış bir robot gibi faaliyet gösteriyor. Yani aslında insanların bir yerde programlandıkları şekilde, karakteri doğrultusunda hareket ettiklerini idrak ederek, hoş görebilme kapasiteniz yükseliyor.  Bu da insan ilişkilerini değerlendirmede önemli bir perspektif katıyor çoğu zaman.

Ayrıca, merkür gerilemesi gibi özel dönemlerde işler ters gider denir. Bu dönemlerde biraz daha dikkatli olmaya çalışıyorum. Kendimin ve ülkemizin dünyanın yıllık analizlerini gazetelerden ve tv’den takip etmeye çalışarak, kendi hayatımda ve ülkemizde yakın dönemde genel temaların ne olabileceğini anlamaya çalışıyorum.

Son olarak, astroloji severlere, bu alanda derinleşmek isteyenlere önerileriniz var mı?

Benim size tavsiyem, eğer merak sararsanız, astrolojiyi test etmeniz. Yani kendiniz karar verin tutuyor mu diye. 30 Ağustos-22 Eylül tarihleri arasında olacak bir sonraki Merkür gerilemesine dikkat edebilirsiniz, bakalım sizin hayatınızda veya ülkede çeşitli aksaklıklar olacak mı? 

Benim bunca merakın neticesinde vardığım sonuç şu; özellikle hayata dair ciddi kararlar verirken, bu konuya çok fazla bel bağlanmaması yönünde yanılma payı var çünkü. Ancak kulağınızın bir köşesinde de bulunmasında fayda var. Eğer bu ayrımı yapamayıp, astroloji çok önem vereceğiniz bir konu haline gelirse, o zaman rasyonel karar verme yetinize zarar verebilir.

Bilgisini ilerletmek isteyenlere, astrologlar arasından takip etmeye çalıştığım, Hakan Kırkoğlu, Dinçer Güner, Oğuzhan Ceylan, Öner Döşer ve Hint astrolojisi alanında Şebnem Ekşib i önerebilirim. Bunların kendilerine ait siteleri var. Hakan Kırkoğlu’nun astroloji okulu da var ve şu anda astrolog olarak tvlere çıkan bazı astrologlar onun okulundan mezun olmuş durumdalar. Hakan Kırkoğlu’nun yeni yıl analizini ve Milliyet’te çıkan haftalık yorumlarını takip ederim. Zaten çoğunun facebook ve twitter hesapları da var bu çerçevede anlık yorumlarını da izleyebiliyorsunuz.

Çok teşekkür ederim bu güzel sohbet için, yıldızlar, gezegenler derken birçok ilginç şey öğrendim astroloji hakkında.  Umarım astroloji merakınız, öğrenmeleriniz hayatınızı güzelleştirmeye, zenginleştirmeye devam eder.