10 Ekim 2016 Pazartesi

BİR TILSIMI OLMALI HAYATIN


Yaşam koçluğu sanal dergisi CoachTeamMagazine için yazılmıştır.
http://coachteam.com.tr/2016/10/02/bir-tilsimi-olmali-hayatin/

Böyle şövalye edalı başlık atmak herkesin harcı değil… Çetin Altan’ın “Bir Tılsımı Vardır Hayatın” yazısını ilk okuduğum 18 yaşımda, sözün gücü karşısında şaşırmış, özenle kesip saklamıştım yazıyı. Ruhu şad olsun, şiir tadında, destansı üslubu ile insanın hayat ile sınavını anlatıyordu yazısında. Ancak pek de kavrayamamıştım o zamanlar, insandaki iç sıkıntısının, içe sinmemenin nedenini. Bugün, o sararmış gazete küpürü, başka şeyler de anlatıyor sanki. Hayatın onca sıradanlığı, acısı, geçim derdi içinde, insanı canlı tutan, yaşama sevinci, coşku veren “tılsım” dedikleri sırra vakıf olma meselesi… Aslında o sırrın peşinde olmak bile bir hayat belirtisi…



Koçluk Platformunda Bir Tılsımı Vardır Hayatın yazısı üzerinden Çetin Altan’ı yad etmemizin sebebi, koçluk hizmeti almak isteyen kişinin de, aslında hayatının tılsımı, yaşama sevinci, motivasyonunun peşinde olduğunu bana düşündürtmesi… Öyle zamanlar vardır ki, sebebini bilerek ya da bilmeyerek, içimize sinmeyen bir şeyler, bir memnuniyetsizlik, iç sıkıntısı vardır hayatımızda… Bazen de halimizi, nereden nereye gitmek istediğimizi iyi biliriz de, nasıl başlayacağımızın gücünü kendimizde bulamayız…


Koçluk hizmeti elbette sihirli bir değnek, terapi türü iyileştirici etkisi olan ya da yönlendirici tavsiye vermek, telkinde bulunmak değil. Koçluk, kişinin içindekileri bulmasına yardımcı olma gayreti denilebilir. Koç ile danışan arasındaki iletişimde en büyük faydanın, danışanın “kendini ifade etmesi”, “anlatması”, “görmesi” üzerinden geldiğini düşünüyorum. Bu ifade etme, danışana “anlatıyorum öyleyse varım” hissi vermeli. Bunun için de, koçun üstün dinleme ve dinledikçe danışanı hem kendi perspektifinden hem de farklı bakış açılarından doğru sorularla düşündürtme becerilerini göstermesi gerekiyor. Kendini ifade etmenin nasıl temel bir ihtiyaç olduğunu, kişi üzerindeki rahatlatıcı etkisini biraz koçluk pratiği olanlar bilir. Bilir diye net yazıyorum çünkü danışanlar açık yüreklilikle paylaşıyorlar bu duygularını zaman içinde.


Anadolu’da güzel bir söz vardır “İnsan insanın zehrini alır”

 Başka bir cana içini dökme, anlatma ile duygusal olarak, kendini olduğu gibi kabul etme, kendine karşı şefkatli olmayı başarmak az bir iş değil…


Durmaksızın değişen yaşamda, hepimizin her şeye rağmen ayakta kalma, mutlu olma sorumluluğu ile gelişmesi, değişmesi gerekiyor. Sadece kendi mutluluğumuz için de değil üstelik çevremizdekilerin mutluluğu için de. “…sönen tılsımlar başka tılsımları da söndürmeye dönüktür. Yanan tılsımlar başka tılsımları da parlatmaya”… diyor yazar.

İnancım o ki, ihtiyacımız olan tılsımı, yaşama sevincimizi besleyen şey, sanat, doğa, okumak, yazmak, paylaşmak, şevkle, özenle yapılan iş meslek, tutkuyla yapılan hobi, öğrenmeye açık olmak…


Son söz de hareketin babasından gelsin,

Hayat bisiklet sürmeye benzer. Dengeni korumak için, hareket etmeye devam etmelisin.

Life is like riding a bicycle. To keep your balance, you must keep moving.

Albert Einstein

0 yorum :

Yorum Gönder