2 Eylül 2018 Pazar

GÜRCİSTAN NOTLARI...YOLCULUĞA ÖVGÜ





Takvimlerin oyunu ile ara ara milletçe tecrübe ettiğimiz uzun "bayram tatili" ya da programlı "küçük göç"'ümüz esnasında, bu yıl Gürcistan'a gitmek kısmet oldu. Yalnızca başkent Tiflis ya da sevilen tatil şehri Batum değil, Kafkas sıradağları eteğinde Svaneti bölgesindeki Mestia ve Zugdidi'de de (yazımı da okunması kadar zor) bulunduk. Seyahatimizin asıl amacı dağı, ormanı, buzulları ile bozulmamış Mestia bölgesinde doğa yürüyüşü yapmaktı. Seyahat, gezi yazıları yazmasam da bu sefer gezinin izlerini siber alemde kayda geçirmek istedim. 

  "Hayat, insanın yaşadığı değildir; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır."  

sözüyle Gabriel Garcia Marquez "Anlatmak için Yaşıyorum" adlı eserinde içindeki yazı cevheriyle yaşamını temize çekmiştir adeta. İnsanın kendini ifade etme ihtiyacı, sadece büyük yazarlara, şairlere özgü değil. Deneyimin coşkusu ile bugün sıradan faniler de yaşantılarını, yolculuklarını yazılı ya da çoğunlukla görsel anlatıya dökmek için yarışıyor. Paylaşmak için teknik olanaklar da çeşitli. Misal Instagram'daki bir "#birresimbinsözcüğebedeldir" başlığı ile de konu hızlıca kotarılabilir. Fazla dağıtmayım, ben de bu kontenjandan bir tür gördüklerimi, yaşadıklarımı düzenleme çabasına girerek bu yazıya giriştim. Gürcistan'da ne yenir, içilir, nerede kalınır, ne yapılmadan dönülmez gibi önemli pratik konuları araştıranlar için çok verimli bir okuma olmasa da önden hazırlıkla gezide yaşanacakları çerçevelemek yerine, gözünü yüreğini bulunduğu yere açan, aramadığı güzellikleri bulmaya razı olanlara belki bir katkısı olabilir. 

Avrupa'nın balkonu diye bir tabir varmış Gürcistan için kullanılan... ilk durağımız Tiflis'in tarihi şehir merkezi, mimari kimliğine, geçmişine sahip çıkmış evleri, büyük meydanlardaki iddialı yeni modern yapıları, Ortodoks kiliseleri, cıvıl cıvıl temiz cadde ve sokakları ile Avrupa'da bir şehir özellikle doğu Avrupa hissi veriyor. Diğer yandan, Türk, Azeri, Arap, Ermeni turistler, iş insanları, Kafkas kültürü ve Sovyet geçmişi ile özgün bir karakteri var şehrin. 

Gezerken rastladığınız heykel çeşitliliği, alt geçitlerinde, mahallelerinde bolca görülen başarılı grafittileri, meşhur kukla tiyatrosu, sokak müzisyenleri, ressamları ile ilk bakışta sunduğu canlı kültürel ortamı sevdim. Tiflis, Pazar günü gezindiğimiz bit pazarındaki antikalar, resimler, Sovyet döneminden kalma türlü eşya, Gürcistan'ın Gori şehrinde doğan Stalin için yapılmış hediyelikler arasında sakin bir Pazar sunuyor ziyaretçilerine.



Kura nehri çevresinde kurulan Başkent Tiflis'e Narikala Kalesi'nden bakış




-Tiflis'in karanlık altgeçitlerini aydınlatan grafitti'ler-

Gürcistan'a gider gitmez ilk dikkatimi çeken şeylerden biri kesinlikle alfabeleri oldu.  Tabelalarda her yerde kullanılıyor, latin harfleri ile altta.  Kiril'e benziyor ama daha yumuşak hatlı, minimalist... 


Gürcü Mkhedruli alfhabesi (მხედრული)

Dünyada kullanılan eski 14 alfabeden biriymiş. Belli ki bununla çok gururlular.  Batum'da 2012'de açılan Mucize Parkı'nda, altta resimde gördüğünüz temsili DNA zincirine aşağıdan yukarı doğru harflerin işlendiği 130 metre yüksekliğinde metal Alfabe Kulesi yapılmış.  Kelime insanı olunca, 130 metre yüksekliğindeki böyle ayrıntılar gözünüzden kaçmıyor.


Alfabe Kulesi

Şehirden, harflerden, insana gelirsek... Kadınlar dikkatimi çekti. Pazar günü kiliselerde kendini samimi ibadete vermiş her yaştan kadın. Dışarıda çalışma hayatının her yerindeki kadın. Kimisi baştan aşağı siyahlar içinde. Özellikle yaşlılar, bu bir gelenekten ötürü belli, bir arkadaşım eşini kaybedenlerin böyle giyindiğini söyledi... sonra Türkiye'ye gelip çoğunlukla bakıcılık yaparak ailesine para gönderen binlerce Gürcü kadın... Bu sezgisel konuyu tarihten tartışmasız bir örnek ile tabii ki Kraliçe Tamar ile tamamlayalım. 


Gürcistan Kraliçesi Tamar (Paul Fearn/Alamy Stock Photo)

12. yüzyılda "Kraliçe Tamar" Gürcistan'ı en geniş topraklara ve refah seviyesine ulaştırmış, halkı onu çok sevmiş ve Kral Tamar olarak anılmış. Şaşırdım mı, hayır...


Zugdidi'de sabah bir kafe'de televizyon haberi izliyorum... yine güçlü bir kadın, Almanya Devlet Başkanı Angela Merkel Gürcistan'da


Örgü ören Gürcü kadını Gürcü Lari'sinin üzerinde


Güzel bir desen-hikaye


Narikala Kalesi'nin en güleryüzlü Kadını
resim: Mehmet Badi, "Yol Tepen" Gezgin, Rehber 

Gelelim Gürcistan'ın kuzeyinde Rusya sınırındaki Kafkas dağlarının güney eteklerinde yer alan Svaneti bölgesine. Ülkenin yerleşim yerlerine uzak, dağlık bölgesine ulaşım zorlu ama tüm dünyadan uzak, ücra demeyen, "dağların arkasında dağlar vardır"* diyen, dağcı, doğa yürüyüşü meraklılarını çekiyor. Svaneti dağ yürüyüşü için önemli bir bölge, 722 km uzunluğunda, 33 işaretli yürüyüş güzergahı var. 

Yalnız görkemli dağları, coşkun akan nehir, şelalesi ile değil Mestia, Svan halkının düşmandan korunmak için kullandığı, ortaçağda 9-12.yüzyıllarda yapılmış bu güne erişmiş gözetleme kuleleri ile de mimari estetik, zenginlik sunuyor göze. Kulelerin ışıklandırılmış hali geceye de ayrı bir anlam katıyor. Bölgede yürüyen dünya milletlerinden ayrı ülkemizden de Adana, Ankara, İstanbul ve Fethiye'den kopup gelmiş yurttaşlarımızı görüp dağda bayramlaştık.



Svaneti Gözetleme Kuleleri

Mestia'da gözle görülür bir turizm hamlesi var. Yeni yapılan kayak otelleri, guesthouse olarak anılan gayet konforlu, çok sayıda aile işletmesi ile önümüzdeki yıllarda daha bilinen bir tatil beldesi olmaya aday. Neyse ki biz yollarında Hindistan'dan daha çok ineğin ve başlarını sallayarak gezen sokak domuzlarının dolaştığı doğal halini görebildik. Bu kısım şaka yollu ve iltifat niyetine yazılmıştır.

Mestia'da kaldığımız sürede, Kafkas dağlarının zor tırmanılır zirvelerinden olarak bilinen Ushba dağı eteklerinde Shdugra Şelalesi'ne, Chalaadi Buzullarına ve Koruldi Gölüne yürüyüşlerimiz oldu. Yürürken size eşlik eden yalnız dağların görkemi, yanı başınızda çağlayan nehir, binbir çiçek, bitki değil aynı zamanda beraber yürüdüğünüz insanların enerjisi. Yol arkadaşlarım arasında kendisine "Yol Tepen" adını veren gezgin rehberler, güzel bir kare yakalamak için tüm yürüyüş boyunca ağır makinesini bir an bırakmayanlar, espri ve fıkralarıyla yola renk katan enerjik insanlar vardı. "Doğaya katıştırılmış insan" tanımı vardır sanat için, doğa ve insanın etkileşiminde, yol arkadaşı her zaman önemlidir.


-Ushba Dağı eteklerinde bir Sovyet kamyonu gezer-

Buzul görmek te ayrı bir deneyim, ilk oldu. Chalaadi buzulları için yürüyüşe Mestiachala nehrinden başlıyorsunuz, HES, hidroelektrik santral yapımı ile vadi maalesef bir inşaat alanı olmuş. Buzulların şıp şıp eridiğine şahit olurken yörenin insanı şoförümüz Rezo, buzulların son iki yıl içinde gözle görülür deredece gerilediğini yani hızla eridiğini söyledi.


Chalaadi Buzulları erirken...


buzullara yürüyorum videosu için

Mestia'da, Dağların Kaplanı lakaplı, ulusal kahraman, dağcı Mikhail Khergiani'nin Müze haline getirilen ev de ziyaret edilebilir.


"Papakhi" isimli yün şapkalar, Kafkas dağlarının dondurucu soğukları için bir de cesur rehberimiz Didem Demirkazık (Arion on Road) için

Ahlat ağacının altına yanımıza gelen dağların asıl sakiniyle  



İnişe Geçiyoruz...
resim: Berrin Özer



Güzel Atlar Ülkesi
resim: Berrin Özer 


Sana Dün bir Tepeden Baktım Mestia !


Koruldi Gölü - rakım 2740 metre
varmaya herkesin nefesi yetmeyebilir!

Drone fotoğrafçılığı ile yapılan nefes kesici Gürcistan görüntüleri, Grup Destan'dan cilveloy nanayda, Gürcü halk müziği, izlediğimiz bir Kafkas dansı ve Ray Charles'dan - Georgia on My Mind (Hangi Georgia niyetine dinlerseniz artık :-) ile yazıyı bitirelim...

https://www.theguardian.com/travel/2017/oct/11/one-last-time-over-georgia-by-drone
https://www.youtube.com/watch?v=tFQ0OwNTeZw
https://www.youtube.com/watch?v=yYF_MHTfMeo
https://youtu.be/cDVP1JnReSk
https://www.youtube.com/watch?v=fRgWBN8yt_E

* Haiti Atasözü

0 yorum :

Yorum Gönder