6 Mayıs 2019 Pazartesi

HİCAZ DEMİRYOLU... ZAMANLAR ve MEKANLAR ARASI YOLCULUK


Mercan rengi al kırmızı, sarı kumlar üzerinde, Ürdün'ün Ay Vadisi'ne doğru çölde yol alıyoruz.., iri yağmur damlaları düşüyor arabanın ön camına. Yola kesin bir sessizlik hakim iken, karayolu boyunca uzanan bir demiryolu hattı gözüme çarpıyor. Halinden işleyen bir hat olmadığı belli. Tarihi eserlere sinen ağırbaşlı durağanlık ve çölün tozlu kendi halindeliği var üstünde. Fakat herşeye rağmen, lokomotifi ve vagonları klasik, "vintage" güzelliğini kaybetmemiş. Medeniyetin yüzü trenin çöldeki, hiçlik, zamansızlık duygusunu alt ederek, ortaya çıkıvermesi de şaşırtıyor aynı zamanda.... Hicaz Demiryolu* ile Wadi Rum İstasyonu'nda karşılaşmamızı anlatıyorum.

1900lü yılların başında, I. Dünya Savaşı öncesinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun benzersiz fedakarlıklarla gerçekleştirdiği bu son büyük projesini, etkileyici başarı hikayesini, Şam ve Medine arasını bağlayan 1464 km'lik demiryolu'nu çölün ortasına görüp, dönüşte hakkında okudukça şimdi okuyacağınız Hicaz Demiryolu yazısı çıktı ortaya.

110 yıl öncesine dönüşü kolaylaştırmak için Hicaz Demiryolu'nun ne anlama geldiğini baştan özetleyeyim. Hac yolculuğunun daha güvenli, kolay ve az masrafla yapılması için Sultan II. Abdülhamit, 1900 yılında yapımı ve finansmanı tamamen Osmanlı devletinin imkanları ve dünya Müslümanlarının bağışları ile gerçekleştirilecek bir demiryolu için bir İrade yayınlar. Bu çağrı çeşitli kampanyalarla desteklenir ve Fas'tan Hindistan'a geniş bir coğrafyada büyük heyecan ve destekle karşılık bulur. Projenin tamamlanamayacağını düşünen Batılı devletlerin tüm şüphesine karşın, 1 Eylül 1908'de demiryolu Medine'ye ulaşır.

Günümüzde -bağış tipi kitle fonlaması- dediğimiz finansman yöntemi ile bu denli büyük bir işin başarılması, hele bir de o günün iletişim imkanları, coğrafya ve iklimin zorluğu düşünülünce, tüm yaşananlar daha da çarpıcı hale geliyor. Yeni demiryolu ile geleneksel olarak Şam'dan başlayan hac ibadeti yolculuğu, deve kervanı ile 40 günden, trenle 3 güne, maliyeti ise demiryolu öncesine kıyasen onda birine düşüyor. Ancak 8 yılda binbir emek tamamlanan yol, I. Dünya Savaşı nedeniyle sadece 10 yıl aktif olarak kullanılabiliyor. Tarihimizin görkemli ancak bir o kadar da hazin bir kesiti...


Hicaz Demiryolu, Wadi Rum İstasyonu, Ürdün 

Kendi yolculuğumuza dönersek, yol üstü Hicaz Demiryolu ile karşılaşacağımızı bildiğimizden ve uğramadan geçmek söz konusu olamayacağı için hemen arabayı kenara çekip, karayolundan demiryolu'na, 21. yüzyıldan 20. yüzyıla geçiyoruz... İşim gereği bulunduğum bu topraklarda, Hicaz Demiryolu için ön okuma yapamadığımdan, istasyona doğru ilerlerken, hızla aklımdan geçiriyorum, ne biliyorum burası hakkında diye... Lise yıllarındaki tarih derslerinden kalan, Osmanlı İmparatorluğu'nun Hicaz Demiryolu'nu finansmanı meselesi diye bir başlık canlanıyor hafızamda. İlginçtir, Ürdün'de bulunmamın sebebi de, yine bir şekilde gayrimenkul projelerinin finansmanıyla ilgili.

Temsili Wadi Rum İstasyonu, küçük, modern bir yapı. Kapalı olduğu için dışarıdan görebildiğim kadarıyla, 1916 Arap ayaklanmasını anlatan fotoğraflar ve "Arabistanlı Lawrence" filminin çekildiği yer olduğu için filmin posterleri vardı içeride.




1916 İçinde Yolculuk
ya da 
2019, 1916 bir arada

Trenin Osmanlı İmparatorluğu'nun yadigarı olduğunun tek işareti bayrağımız

Demiryolunu ziyaret eden, vagonlara inip çıkan topu topu beş altı turistiz. Kır saçlı, tıknaz, gözlüğünü burnuna düşürmüş, ilgi ve memnuniyetle çevreyi inceleyen bir adam dikkatimi çekiyor. Alman ya da İsviçreli bir akademisyen, tarihçi olarak hayal ediyorum onu. Onların da buraları, treni merak etmek için sebepleri var, en azından trenleri babaları, dedeleri yapmış. Etrafta Hicaz Demiryolu'nun tarihine, yapımına dair bilgilendirici hiçbir açıklama yok. Yük vagonundan yükselen direğe geçirilmiş solgun bir Türk bayrağı mütevazi şekilde dalgalanıyor. Ortam hüzün, nostalji, başka karmaşık duygular uyandırıyor insanda. Yerel rehber eşliğinde gezen bir çift ile fotoğraf çekimi sırasında sohbete dalıyor, Fransız olduklarını öğreniyoruz. Rehberleri bizim Türk olduğumuzu öğrenince biraz duraksayıp, "siz yaptınız burayı" diyor... Bu treni nasıl yapmışız, hatırlamakta fayda var diye düşündüğüm için, mevcut kaynaklardan okuyup, öğrendiklerimi paylaşıyorum.






"Gitmediğin toprak, vatan değildir." yazısı vardı bir tarihte Ankara'da Karayolları Genel Müdürlüğü'nün duvarında gördüğüm. Bir Çin atasözü de "zengin olmak istiyorsan önce bir yol inşa et" diyor. 

Yol'un insan ve devlet hayatı için zengin anlamı var. Yol inşası her çağda ekonomi, kalkınma, siyasi nüfuza dokunan çok katmanlı bir konu. Çin demişken, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping 2013 yılında "modern İpek Yolu" diye anılan, 4,4 milyar nüfusu, 68 ülkeyi ilgilendiren, Asya kıtası ve ötesi için, ticaret ve ekonomik büyümeyi tetikleyecek, “Bir Kuşak Bir Yol” (One Belt One Road) isimli, bir kalkınma kampanyası başlattıklarını duyurdu. Pakistan'a liman, boruhattı, Banglades'e köprü, Rusya'ya demiryolu gibi çeşitli yatırım planlarını içeriyor. Tüm bu yatırımların yeni bir küreselleşme çağı, küresel ekonominin ve hatta siyasetin geleceğini değiştireceği düşünülüyor. Bugün “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin yarattığı heyecanın benzerinin 19. yüzyılda Batı’da meydana gelen demiryolu devrimi ile yaşandığı düşünülebilir. Nitekim Osmanlı padişahları, devlet erkânı da önce Anadolu'da, ilki İzmir-Aydın hattı, sonra Ortadoğu'da demiryolu projeleri başlatmışlar. İmparatorluğun geleceği açısından demiryolu inşası bir tür zorunluluk olarak görülmüş. Batılı devletlerden, İngiltere, Fransa ve Almanya aldıkları imtiyazlar ile 1830'larda Anadolu ve Ortadoğu'da demiryolu inşasına başlamış. 

Hicaz Demiryolu inşaatı, haccın kolaylaştırılması girişimi olmasının yanında, dönemin ekonomik, siyasi ve askeri sorunlarına karşı planlanan çözüm yollarından biri olarak da görülmüştür. Temelde yolun açılmasıyla, Osmanlı İmparatorluğu, Müslümanlar üzerindeki etkisini arttırmayı amaçlamış, bölge üzerinde dönemin emperyal gücü İngilizlerle yaşanan egemenlik mücadelesinde, güç kazanmıştır. Nitekim, I. Dünya Savaşı süresince, hat askeri birlik ve mühimmatın taşınmasında da kullanılmış, nakliyatı önlemek için demiryolunun güney kısımları, 1917-18'lerde, İngiliz ordusundan T.E. Lawrence, isyancı Arap birlikleri ve Bedevilerce dinamitlenmiştir.


Sultan II. Abdülhamit
döneminde yapılan  Hicaz Demiryolu'nun ilk adı Hamidiye Hicaz Demiryolu'dur 



Askerlik vazifesini yapan Osmanlı erleri Mu'azzam İstasyonu'nun inşaatında

1908, Halladiyan/Royal Geographic Society


Finansman Sorunu 

Hicaz Demiryolu inşaatının önündeki engellerden en önemlisi inşaat için gerekli kaynaktı. Maliyeti Mekke'ye kadar dört milyon lira olarak hesaplanan miktarın dönemin Osmanlı maliyesi tarafından karşılanması mümkün değildi. Dış borçların arttığı, 93 Harbi tazminatının sürdüğü, memur maaşlarının ödemelerinin yapılamadığı bir dönemde maliyeti oldukça yüksek olan bu projenin gerçekleştirilmesi sadece devlet imkanları ile yapılamayacak kadar yüksekti. Sonunda Batılılar tarafından alay konusu haline getirilen bağışlarla finansman sorunun giderilmesine karar verildi. İnşaatın başlarında çıkacak olan acil para sorunu ise Ziraat Bankası'ndan alınacak kredi ile çözülecekti. Osmanlı ülkesinde görev yapan Avrupalı diplomatlar, Osmanlı Devleti’nin böylesine büyük bir proje için gerekli finansmanı bulabileceğine ihtimal vermiyorlardı. Ancak Osmanlı yönetimi, beklentilerin aksine finansman sorununu büyük ölçüde çözmeyi başarmıştı. 

Finansman sıkıntısını ortadan kaldırmak için bağış kampanyaları düzenlendi. Başta bizzat Padişah’ın kendisinin katılımı ile birlikte büyük-küçük tüm devlet yetkilileri, kadın-erkek, öğretmen-öğrenci tüm Osmanlı vatandaşları ile birlikte Fas'tan Hindistan'a kadar bütün dünya Müslümanlarının ve gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarından bazılarının gösterdiği gayret ve bağışlarla finansman meselesi büyük oranda çözüldü. 

Bağışların toplanabilmesi için yoğun bir propaganda faaliyeti yürütüldü. Demiryolu projesinin halka anlatılmasında ülke içindeki ve dışındaki İslami yayınlardan, din adamları ve tüccarlardan yararlanıldı.

Hicaz Demiryolu’nun yalnız Osmanlıların malı değil, bütün Müslümanların ortak eseri olduğu fikri aşılanarak, Müslümanların bağış kampanyalarına destek olmalarına çalışıldı.

Rayları Döşeyen Askerler, Türk, Alman Mühendisler...

Çölün ortasında, kızgın güneşin altında çeşitli hastalıklarla boğuşarak demiryolunun inşası için çalışan askerlerin gösterdiği gayret ve sabır takdire şayan bir durum olarak tarih kitaplarında yerini aldı. Askerlerin yanısıra olağanüstü gayretiyle başmühendis Alman Heinrich August Meissner ve İzzet Paşa’nın çalışmalarını da göz ardı etmemek gerekir. Heinrich Meissner ile birlikte inşaatta on yedisi Osmanlı olmak üzere kırk üç mühendis çalışıyordu. İş ilerledikçe Osmanlı mühendislerinin sayısı Avrupalı mühendislere göre artmıştır. İnşaatta kazanılan tecrübenin payı vardır bu artışta. Hicaz Demiryolu Osmanlılar açısından önemli bir tecrübe olmuştur. Bu demiryolu sayesinde çok sayıda demiryolu mühendisi, teknisyen ve işletme memuru yetişmiştir.

Hicaz Demiryolları’nda başmühendis olarak çalışan Alman Heinrich August Meissner'e az sayıda yabancıya verilen Paşa unvanı verildi. Meissner Paşa 14 Ocak 1940'da İstanbul’da öldü. Padişah’ın ikinci mabeyincisi İzzet Paşa ise Yemen ayaklanmasının ardından demiryolu fikrini geliştirmiş, projenin yönetimini üstlenmiştir.



Heinrich August Meissner

Meissner Paşa (1904)
 1862 Leipzig - 1940, İstanbul


Kutsal topraklarda, inşaat tamamen Müslüman mühendislerce gerçekleştirilir. İşçilik ise büyük ölçüde askeri birliklerce yapılır. 

Hicaz Demiryolu inşaatı Osmanlı topraklarında demiryolu inşaatlarını yürüten Avrupa sermayeli demiryolu şirketlerinin yaptığı hatlardan daha ucuza gelmişti. Dört milyon lira gibi düşük bir maliyetle gerçekleştirilmesinde demiryolunun devlet eliyle yapılmasının ve inşaat için gerekli işgücünün askerlerden temin edilmesinin büyük katkısı vardı. Sadece demiryolu değil, çorak vadilerde çoğu bugün hala iyi durumda olan 200'e yakın üstgeçit, köprü de yapılmıştır.

Günümüzde Hicaz Demiryolu

Günümüzde demiryolunun Ürdün ayağı nispeten daha canlı görünüyor. Amman, Jizah, Qatraneh arasında kültür mirasını yaşatmak adına turistik geziler yaptırılıyor ve Maan istasyonu güneydeki madenlerden Akabe limanına fosfat taşımacılığını yönetiyor. Ayrıca hattın canlandırılması için Ürdün ve ülkemiz arasında devlet nezdinde çeşitli işbirliği çalışmaları yürütülüyor. 1916 isyanı sırasında demiryoluna yapılan bedevi saldırılarının canlandırıldığı, turistlerin de katılabileceği, küçük mizansen programlar dahi yapılıyor, aşağıda linkini verdiğim BBC videosundan öğrendim. Aradan geçen 100 küsür yıllık zamanın kattığı perspektif, dem ile tarih te tüketilen bir meta haline gelebiliyor demek ki.  Bizim penceremizden, müslüman dünyasına yapılan büyük hizmet, Osmanlının bölgedeki egemenliğini pekiştirme girişimi onların penceresinden bağımsızlık mücadelesinin bir aracı olarak görülmüş.

Hicaz Demiryolu'nun anlatıldığı Ürdün Radyo Televizyonu'nun çektiği "Nostaljinin İzinde" belgeseli, Arap Devletleri Yayıncılar Birliği'nin yarışmasında birincilik almış geçen yıl.  Bizde de "Hicaz Demiryolu (Yüzyıl Süren Yolculuk)" isimli bir belgesel çalışması var, Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun katkılarıyla çekilen ve 2003 yılında TRT'de yayınlanan.

Bir Hayalim Var !

Belgeseller hafızayı canlı tutmak, tanıtım için çok değerli ancak keşke insanların yüreklerine seslenecek hikayelerin anlatıldığı bir de film çekilse... Neresinden baksanız, insana dair her duygunun üstüne inşa edilmiş bir süreç var.  Öncülük eden Sultan Abdülhamit'in, İzzet Paşa'nın cesareti, binlerce askerin ve mühendisin alınteri, bağışçıların inancı, güveni. İran Şahından, Balkanlara, öğrenci, harçlıklarından, memur maaş kesintilerine, düzenli kurban derisi bağışlarına, daha okurken film şeridi gibi insanlar, olaylar gözünüzde canlanıyor.

Değer vermeyle başlıyor herşey. Ayrıca en büyük eserlerin bile kendisine ruh katacak sanatın ve bilimin diline ihtiyacı var. Yakınlarda büyük bir yangın geçiren, temelleri 1160 yılında atılan Paris'teki Notre Dame' Katedrali'nin, 1800lerin başındaki bakımsız, yıkılmaya yüz tutmuş halinin yenilenmesi, Victor Hugo'nun 1831 yılında yazdığı "Notre Dame'ın Kamburu" eserinin etkisiyle sağlanabilmiş, daha da ötesi büyük roman, Katedrali tüm dünyaya tanıtmıştır. Başka örnekler de verilebilir.

Bugünkü bakışımız ve esinlenmelerle, demiryolunun yapım sürecinden, tarihi kayıtlardan yararlanarak, hikayelerle, insani anlatımla bir film yapılırsa daha geniş kitlelere ulaşılabilir. Kültür  üzerinden yapılan iletişimin daha saygıdeğer ve etkili olacağına inanıyorum.

Başarılı iş ve dizileriyle şöhreti ülke sınırlarını aşmış sinema endüstrimizin öncülüğünde, uluslararası bir ortak yapımda, Hicaz Demiryolu'nu anlatan film çekilmesi, 1900lerde İslam alemine yapılan bir hizmet, siyasi, askeri konjonktür gereği başlayan yolculuğu bugün 2000lerde bir barış projesine taşıyabilir. 



***


...İnsan kalitesi köklü bir kültürden geçer. Kültür (cultura) bir toplumda insanların zamanları ve mekanları avuçları içinde tutmuş olması demektir.. İktisadi krizler veya problemler bu avucu hiçbir zaman açamaz, onlar geçici şeylerdir, bir millet krizle düşmez veya yükselmez, bir millet ancak insanın eğitim niteliği yüksekse yükselir, zenginleşir...

İlber Ortaylı

"Bir Ömür Nasıl Yaşanır"
Söyleşi, Yenal Bilgici


* Hicaz, Arap Yarımadası'nda günümüz Suudi Arabistan'ının batısındaki bölgenin adıdır. Hicaz Demiryolu Abdülhamid döneminde yapılmış olmasından dolayı ilk adı Hamidiye Hicaz Demiryolu'dur. Resmi yazışma ve belgelerde bu şeklinde geçen yol, İttihat Terakki iktidarı döneminde Hicaz Demiryolu olarak adlandırılır.

ÇETİN, Emrah (2010). “Türk Basınına Göre Hicaz Demiryolu (1900-1918)”, History Studies Ortadoğu Özel Sayısı, 2010, s. 99-115.

ENGİN, Vahdettin (2002). “Osmanlı Devleti’nin Demiryolu Siyaseti”, Türkler, C. 14, s. 462- 469.

GÜLSOY, Ufuk (1994). Hicaz Demiryolu, İstanbul: Eren Yayıncılık.

GÜLSOY, Ufuk, Kutsal Proje Ortadoğu'da Osmanlı Demiryolları,Timaş Yayınları,2010,304 sayfa.

HÜLAGÜ, Metin (2008). Bir Umudun İnşası Hicaz Demiryolu, İzmir: Yitik Hazine Yayınları. ONUR, Ahmet (1953). Türkiye Demiryolları Tarihi, İstanbul: K. K. K. Yayınları.

ORTAYLI, İlber (1988), Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İstanbul: İletişim Yayınları.

ÖZYÜKSEL, Murat (2000). Hicaz Demiryolu, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

ÖZYÜKSEL, Murat (2002). “Hicaz Demiryolu”, Türkler, C. 14, s. 470-480

M. J. LANDAU, The Hejaz Railway and the Muslim Pilgrimage: A Case of Ottoman Political Propaganda

https://books.google.com.tr/books?id=yFflCwAAQBAJ&pg=PP24&lpg=PP24&dq=chemin+de+fer+du+hedjaz&source=bl&ots=VnAB4Nn6IX&sig=ACfU3U3e4Ck7cfAqSfhr5uwwbm2gA_JY6w&hl=tr&sa=X&ved=2ahUKEwir6PWEsbbhAhXTUBUIHctbBbIQ6AEwDHoECBMQAQ#v=onepage&q=chemin%20de%20fer%20du%20hedjaz&f=false

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/9873

https://www.britishmuseum.org/explore/themes/hajj/the_journey/routes/the_ottoman_route/hijaz_railway.aspx

https://whc.unesco.org/fr/listesindicatives/6026/

http://www.hurriyetdailynews.com/turkey-to-renovate-train-station-in-lebanon-on-old-hejaz-railway-133909

https://www.inditales.com/hejaz-railways-heritage-rail-of-jordan/

https://www.youtube.com/watch?v=3Nj0oAP1jXs

https://www.bbc.com/news/av/world-middle-east-44954500/recreating-an-attack-on-the-hejaz-railway

Çin’in Dünyaya Açılma Girişimi: Bir Kuşak Bir Yol https://medium.com/@bogaziciaam/%C3%A7inin-d%C3%BCnyaya-a%C3%A7%C4%B1lma-giri%C5%9Fimi-bir-ku%C5%9Fak-bir-yol-7556a0ae0388












0 yorum :

Yorum Gönder