JAPONCA ÖĞRENMEK HAYATINIZI NE KADAR DEĞİŞTİREBİLİR...? Japon arkadaşlarınız olur, sohbet eder, yazışırsınız, Kapadokya'da turist rehberliği yaparsınız, Japonca üzerine Hitachi firmasının sponsorluğunda düzenlenen yarışmada 1.lik ödülü kazanabilir, Japonya'ya yerleşmeyi düşünebilir ve herşeyden önemlisi Japonca öğreneceğim derken, geçirdiğiniz ölümcül kazanın travmasını unutabilirsiniz... yazdıklarımın hepsi Tolga Çimen'in başından geçti...
Yaşam Koçluğu eğitimi sırasında “değişime koçluk” dersinde haberdar oldum hikayesinden... Duyar duymaz da, tanımak, yaşadıklarını kendisinden dinlemek istedim. İnsanın 9. kattan düşmesi, sonra zamanla olayın etkisinden kurtulmak için yeni bir dil öğrenme gayreti ile hayata sarılması herkesi etkiliyor. Öğrenmenin insanın hayatını zenginleştireceğine, dönüştürebileceğine inananlar için ise,
JAPONCA ÖĞRENMEK HAYATINIZI YALNIZ DEĞİŞTİRMEZ, KURTARIR DİYECEĞİ BİR HİKAYE ONUNKİ...
Bir kısa not. Japonya, 80'lerde, çocukluk yıllarımda izlediğim "Shogun" dizisinden beri benim için gizemli, görsel olarak çok zengin bir dünya. Mangalar, anime filmler gibi popüler kültür ürünleri, sanat eseri görünümünde yemekleri, baştan aşağı stil geleneksel saç, kıyafetleri, çay seremonisi, ikebanası ile heyecan veren bir ülke. Teknolojide öncü aynı zamanda geleneğin izinde "sade dinginlik" (wabi), "zarafet ve sakinlik" (sabi) değerlerinin de peşinde. Söyleşinin amacı yabancı dil öğrenme hikayesi olsa da, bu dilin tesadüf bu ya, Japonca olmasına da ayrıca mutlu oldum.
S: Sizi tanıyabilir miyiz…
T: Adım Tolga Çimen, 40 yaşındayım bir kamu kurumunda çalışıyorum, evliyim ve 7 yaşında bir kızım var. Bundan 20 yıl önce başımdan akıllara zarar bir kaza geçti ve milyonlarca mucizenin biraraya gelmesi ile hayatta kaldım. Tedavi gördüğüm hastanede herkes beni “Mucize Çocuk” olarak tanımış… Hayatta en önemli şeyin “sağlık” kalanların ise teferruat olduğunu yaşayarak öğrendim…
T: Adım Tolga Çimen, 40 yaşındayım bir kamu kurumunda çalışıyorum, evliyim ve 7 yaşında bir kızım var. Bundan 20 yıl önce başımdan akıllara zarar bir kaza geçti ve milyonlarca mucizenin biraraya gelmesi ile hayatta kaldım. Tedavi gördüğüm hastanede herkes beni “Mucize Çocuk” olarak tanımış… Hayatta en önemli şeyin “sağlık” kalanların ise teferruat olduğunu yaşayarak öğrendim…
Olmazsa olmaz Sakura Çiçekleri ile... Türk Japon Vakfı'na gittik |
S: Kazanın etkilerini nasıl atlattınız ?
T: Kazanın ardından 3.5 ay kadar şuur kaybı yaşadım. Şuurum yerine geldikten sonra gerçek hayata uyum sorunu yaşadığım için psikolojik destek aldım. Düşünün gözünüzü açıyorsunuz, 9. kattan düştüğünüzü, aylardır bilinçsiz yattığınızı öğreniyorsunuz. Başınızdan büyük bir olay geçmiş ve ‘’düştüm ama bundan sonra hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum’’ diyemiyorsunuz. Bu süreç çok zor, devamlı kaza anına dönüyorsunuz, bu yüzdendir ki, doktorum dikkatimi dağıtmam için yabancı dil öğrenmemi, bir dil kursuna başlamamı önerdi.
S: Doktorunuz neden yabancı bir dil öğrenmenizi istedi?
T: Doktor yabancı dil öğrenerek, zihnimi hiç kullanmadığım şekilde çalıştırmamı istedi aslında. Kazayı düşünerek hayatına devam etmemelisin, sonuçta olmuş birşey kaza, unutmak zorundasın dedi. Ben de onun tavsiyesine uydum ve tercih değil, tesadüf eseri “Japonca” öğrenmeye başladım. Akademik bir temelim olmadığı için, başta çok zor geldi dil öğrenmek. Japoncadaki en kolay alfabeden, küçük alfabeden başladım. Zamanla kimsenin anlamadığı bir alfabeden birşeyler okuyabilmek hoşuma gitmeye başladı. Sonra TÖMER'de Türkçe öğrenen Japon arkadaşlarla tanıştım. Gittim ben Japonca öğreniyorum bana yardımcı olun dedim. Onlara sorarak Japoncaya daha çok ısındım. Türk ponca diye birşey yaptık.
S: Türk ponca mı?
T: Türk ponca yani ben onlara Japonca konuştum onlar bana Türkçe konuşuyordu. Bir şekilde anlaşıyorduk, birbirimizin yanlışlarını düzeltiyorduk.
S: Girişkenlik, sosyal mizaç dil öğrenmede de fark yaratıyor olmalı.
Doğru, onların da hoşuna gitti bu. Çok yardımları oldu bana. Daha sonra ilerledikçe, Japoncanın ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz. Gecemi gündüzümü verip, Japonca'da bir şeyler yapmaya çalıştım. Bu arada ben nasıl düştüm, nasıl kaza geçirdim, gözüm niye böyle oldu sorularını, insanlara soru sormayı da unuttum. Kendinizi bambaşka bir yere vermiş oluyorsunuz. Doktorumun düşüncesi doğrulanmış oldu. Sorgulamayı bırakıp, yeni bir şeye kendimi adadım.
T: Kazanın ardından 3.5 ay kadar şuur kaybı yaşadım. Şuurum yerine geldikten sonra gerçek hayata uyum sorunu yaşadığım için psikolojik destek aldım. Düşünün gözünüzü açıyorsunuz, 9. kattan düştüğünüzü, aylardır bilinçsiz yattığınızı öğreniyorsunuz. Başınızdan büyük bir olay geçmiş ve ‘’düştüm ama bundan sonra hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum’’ diyemiyorsunuz. Bu süreç çok zor, devamlı kaza anına dönüyorsunuz, bu yüzdendir ki, doktorum dikkatimi dağıtmam için yabancı dil öğrenmemi, bir dil kursuna başlamamı önerdi.
S: Doktorunuz neden yabancı bir dil öğrenmenizi istedi?
T: Doktor yabancı dil öğrenerek, zihnimi hiç kullanmadığım şekilde çalıştırmamı istedi aslında. Kazayı düşünerek hayatına devam etmemelisin, sonuçta olmuş birşey kaza, unutmak zorundasın dedi. Ben de onun tavsiyesine uydum ve tercih değil, tesadüf eseri “Japonca” öğrenmeye başladım. Akademik bir temelim olmadığı için, başta çok zor geldi dil öğrenmek. Japoncadaki en kolay alfabeden, küçük alfabeden başladım. Zamanla kimsenin anlamadığı bir alfabeden birşeyler okuyabilmek hoşuma gitmeye başladı. Sonra TÖMER'de Türkçe öğrenen Japon arkadaşlarla tanıştım. Gittim ben Japonca öğreniyorum bana yardımcı olun dedim. Onlara sorarak Japoncaya daha çok ısındım. Türk ponca diye birşey yaptık.
S: Türk ponca mı?
T: Türk ponca yani ben onlara Japonca konuştum onlar bana Türkçe konuşuyordu. Bir şekilde anlaşıyorduk, birbirimizin yanlışlarını düzeltiyorduk.
S: Girişkenlik, sosyal mizaç dil öğrenmede de fark yaratıyor olmalı.
Doğru, onların da hoşuna gitti bu. Çok yardımları oldu bana. Daha sonra ilerledikçe, Japoncanın ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz. Gecemi gündüzümü verip, Japonca'da bir şeyler yapmaya çalıştım. Bu arada ben nasıl düştüm, nasıl kaza geçirdim, gözüm niye böyle oldu sorularını, insanlara soru sormayı da unuttum. Kendinizi bambaşka bir yere vermiş oluyorsunuz. Doktorumun düşüncesi doğrulanmış oldu. Sorgulamayı bırakıp, yeni bir şeye kendimi adadım.
Uhei Bebekleri ve Yelpaze |
Ertuğrul 1890 Japon-Türk ortak yapımı film (2015) |
S: Japonca hakkında sizden neler öğrenebiliriz...
T: Japon alfabesi ideogram yani resim yazı, kelimeler resimlerle ifade ediliyor. Karmaşık gibi ilk bakışta ama öğrenince kolay. Dil uzmanı olmamakla birlikte, Japonca hakkında paylaşmak isteyebileceğim bilgiler... Japonya'nın 3 alfabesi var. “Hiragana”, “Katagana” ve “Kanji”. Hiragana ilk öğrenmeye başlayanlar için kolay bir alfabe. Genelde çizgi filmlerde olur, çocuklar için. Japoncaya başlayanlar onunla başlamak zorunda. Katagana Japonca’ya dışarıdan gelen kelimeler için özel üretilmiş bir alfabe. Kanji de en zor alfabe. Kanji bilmezsen, Japonya’da gazete okuyamazsın, liseyi bitirmeyen gazete okuyamaz, televizyon seyredersin ama anlamazsın.
T: Japon alfabesi ideogram yani resim yazı, kelimeler resimlerle ifade ediliyor. Karmaşık gibi ilk bakışta ama öğrenince kolay. Dil uzmanı olmamakla birlikte, Japonca hakkında paylaşmak isteyebileceğim bilgiler... Japonya'nın 3 alfabesi var. “Hiragana”, “Katagana” ve “Kanji”. Hiragana ilk öğrenmeye başlayanlar için kolay bir alfabe. Genelde çizgi filmlerde olur, çocuklar için. Japoncaya başlayanlar onunla başlamak zorunda. Katagana Japonca’ya dışarıdan gelen kelimeler için özel üretilmiş bir alfabe. Kanji de en zor alfabe. Kanji bilmezsen, Japonya’da gazete okuyamazsın, liseyi bitirmeyen gazete okuyamaz, televizyon seyredersin ama anlamazsın.
S: Yabancı dil öğrenmeye benim de hep merakım oldu. Kendimi farklı seslerle ifade etmenin eğlenceli olduğunu düşünürüm. Hala Fransızca öğrenmek için çaba gösteriyorum. Sadece konuşabilmek te değil, bir kültürü tanıyorsunuz dil üzerinden. 'İkinci bir dil bilmek, ikinci bir ruha sahip olmak gibidir' sözü aklıma gelir hemen. Japon dilini öğrenmek sizi nasıl bir yolculuğa çıkardı? Hem dil öğrenme anlamında hem de özgün, geleneğe önem veren, bir o kadar da modern bir toplumu tanıma anlamında soruyorum.
T: Yirmi yıldır yalnız Japonca değil Japonya’yı da öğreniyorum diyebilirim aslında. Japon kültürünü öğrenmek, Japoncayı öğrenmekten daha zordur. Yine de doğuda kendinizi bir şekilde yakın hissedebileceğiniz toplumlardan biridir.
Öğrenirken çok özel şeyleri de fark ediyorsunuz. Japonya'da bazı insanların işi sadece yazı yazmaktır, kanjileri doğru bir şekilde yazmak. Onlar için çok kutsal bir şey bu yazı. Misal, çiziliş sırasına uymazsanız o kelimeyi anlamazlar. Çiziliş sırasına göre yazmanız lazım.
S: Belli oluyor mu çiziliş sırasına göre yazmadığınız.
T: İlginçtir hemen belli oluyor. Farklılıklar da güzel mesela, “dinlenmek” kelimesi, “ağaç” kanjisi ve yanına “oturan adam” kanjisi, buna dinlenmek diyorlar. “Sevgi” mesela, “kalp” ve “nehir” kanjisi birleşiyor sevgi kelimesinin karşılığı oluyor.
Dinlenme Kanjisi
S: Çok güzel bir şey bu, hem görsellik var, hem de sembol yüklü, doğa sevgisi çıkıyor sanki hep karşımıza.
T: Öğrendikçe daha çok öğrenmek istiyorsunuz.... Japonya'nın Ankara Büyükelçiliği'nin her yıl Ankara’da düzenlediği bir konuşma yarışması var. Konunun uzmanı 5 kişilik bir jüri sizi değerlendiriyor. ‘’Neden olmasın’’ dedim ve bu yarışmaya katıldım. Başımdan geçen, içinde Japonya'daki dostlarımın da bulunduğu, yaşanmış bir olayı anlattım, birinci oldum ve ödül olarak 2 haftalık rüya gibi bir seyahat kazandım. Siz yeter ki Japonya ve Japonca konusunda samimi ve gayretli olduğunuzu onlara hissettirin, onlar sizi her yönüyle takdir edip, yardım ediyorlar.
Altın Köşk Tapınağı - Kinkakuji
S: Sizce Japonca bilmenin iş hayatında ne avantajı olur ?
T: Japonya'da büyük şirketlerin dışında İngilizce konuşan az. İş dünyasında birçok firmada bu insanlara İngilizce değil Japonca ile yaklaştığınızda bir şekilde sizi tutuyorlar. Sony’de, Toyota’da İngilizce ile her şeyi halledebilirsiniz tabii. Amerika'da, dünyanın birçok ülkesinde de, Japonca'ya ilgi yüksek çünkü Japonya çok büyük şirketleri olan bir ülke. Ülkemizde gençlerin Japoncaya dört elle sarılması lazım. Akademik olarak pırıl pırıl gençlerimiz var bu işi iyi yapan ama ülke olarak Japonya’da çok varlık gösterebildiğimizi söyleyemem.
S: Japonya'da Japoncanızla iş yapabilecek duruma gelmek için ortalama olarak Japoncaya ne kadar emek vermek gerekir.
T: Birkaç yıl sağlam şekilde çalışmak gerekir.
S: Kızınıza Japonca öğretiyor musunuz?
T: Öğretiyorum son bir yıldır. Çizgi filmleri youtube'dan indiriyoruz. Hoşuna gidiyor. Hayalleri var, Japonya'da yaşamak, üniversite okumak gibi.
S: Japonların kültürel değerlere önem veren bir millet olduğunu biliyoruz, Türkiye'ye, bizim kültürümüze ilgi nasıl, ülkemizin iyi temsil edildiğini düşünüyor musunuz ?
T: Japonlar ada ülkesi olduğu için yabancı kültürlere ilgi yüksek ve ülkemizi de çok seviyorlar. Çok sayıda gencimizin Japonca öğrenip ülkemizi Japonlara en iyi şekilde tanıtması bir temenni değil zorunluluktur. Medeniyetler tarihinde ‘ilk’ler bizim vatanımızdadır ve kültür konusunda duyarlı Japon halkına anlatmamız bir mecburiyettir. Ben sosyal medya aracılığı ile onbinlerce Japona ülkemizi ve tarihi güzelliklerimizi bıkmadan anlatıyorum ve anlatmaya da devam edeceğim. Bugün birkaç yüzyıllık tarihi olan Eyfel kulesini görmeye 3 milyon Japon geliyor ama 12000 yıllık Göbeklitepe’yi görmeye gelen Japon sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Piramitleri inanılmaz olarak gören tüm Dünyaya ve Japonya’ya, piramitlerden 7000 yıl önce sadece bir çakmaktaşı ile yapılan Göbeklitepe’yi anlatmamız gerekiyor ki, Urfa’da açılan Göbeklitepe Müzesi, bu tarihi bölgenin en güzel müzesidir. Truva, Kapadokya, Pamukkale ve sayısız antik kent, profesyonel destinasyonlarla Japon turistlere çok daha cazip hale getirilebilir.
S: Bu becerinizle ilgili gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mı ?
T: Japonlar farklı mutfak kültürlerini seviyor. Japonya’da iş çıkışı birşeyler yeme içme alışkanlığı çok fazla olduğu için son 15 yılda binlerce fastfood, Fransız ve İtalyan restoranı açıldı. En büyük hayalim Japonya’da simit ve kumpir yapılan bir mekan açmak. Japonya coğrafyasında pizzayı her yerde yiyebilirsiniz ama fırından yeni çıkmış sıcak bir simidi, kumpiri yiyebileceğiniz bir yer bulamıyorsunuz. İş çıkışı bir simit ve kumpir yemenin onlara cazip geleceğini düşünüyorum.… Hamburger ve pizza bu kadar tutulduysa, bizim simidimiz, lahmacunumuz ve kumpirimiz de aynı şekilde tutulacaktır.
S: Son olarak, Japonca bir cümleyle yapabilir miyiz kapanışı
T: Tabii, Yaşamboyu öğreniyorum olsun o zaman.
一生涯に習っています。
S: Arigato Tolgasan, yolunuz açık olsun...
Merhaba. Tolga beye büyük bir takdir ve hayretle selamlıyorum. Size de boyle bir hikayeyi bu mecraya taşıdığınız için teşekkür ederim. Japonca öğrenmek için yanıp tutuşan biri olarak bu yazının beni ne kadar motive ettiğini size anlatamam. 2 haftadır öğreniyorum henüz ve şu an hiragana metinler okuyabiliyorum. Yaşım 23 bu Şubat'ta ODTÜ'den mezun oldum. Umarım birkaç yıl sonra size "Japonca'yı öğrendim, size şu an Japonya'dan yazıyorum!" diyebilirim. Bu müjdeyi vermek dileğiyle, tekrar teşekkürler.
YanıtlaSilÖğren Diniz mi?
SilSergen Bey, henüz gördüm notunuzu. Tolga Bey'e selamınızı ileteceğim. Sohbetimizin sizi cesaretlendirdiğine çok sevindim. Kısa sürede çok yol almışsınız, tebrik ederim, evet gerçekten Japonya'dan haberlerinizi bekliyoruz, başarılar.
YanıtlaSil