23 Mayıs 2016 Pazartesi



NEOTENİ

NEOTENİ.  Ne teni ??? dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız da... Türkçe ya da İngilizce (Neoteny), günlük dilde geçmeyen, Zooloji kökenli bir terim..,

Neoteni, yetişkinlerin gençlikle bağdaştırılan özellikler göstermesi anlamında...

Mesela,

çocukların taşıdığı türden bir merak,

görünenin ötesinde ne varı keşfetme heyecanı,

acemilik hevesi,

eğlence, oyun, mizah duygusu

değişime, yeni fikirlere, öğrenmelere açık olma...


böylece yaşınız kaç olursa olsun, "gönlü genç""young at heart" insan oluyorsunuz... 

Yalnız gönlü değil, fikir dünyası da zinde, hayat dolu oluyor bu insanların.

Güzellik içinizden gelir, beauty comes within sözünü de yabana atmamak lazım bu arada 

Ezcümle, Turgut Uyar'ın "efendimiz acemilik" sözünden hareketle, hayat boyu öğrenen, kendini keşfeden insanlardan olursak, başkalarına da çok faydamız dokunuyormuş... Yazdıklarıma samimiyetle inanmakla beraber, tüm bunları liderlikle ilgili bir kitapta gördüm, beklemiyordum aslında...


Geeks and Geezers: How Era, Values and Defining Moments Shape Leaders
Warren G. BennisRobert J. Thomas, 2002


Madem, espri, mizah duygusu dedik, neoteni üzerinden "Gençlik Sırrı" size



18 Mayıs 2016 Çarşamba

Bir Blog, İki Kitap

Bir KİTAP köşesi yapmak istiyordum ne zamandır... çünkü kitap okumanın ya da bir kitap yazmanın başından sonuna büyüleyici bir iş olduğunu düşünüyorum... Bir kere okur da, yazar da heyecan, hadi olmadı en azından merak duygusuyla, kendini tüm dünyadan soyutlayıp, başka birinin evrenine giriyor... bir anlama, anlatma çabası özünde... sessizce dinliyorsunuz yazarınızı... sayfalarca...yazar alabildiğine içini döküyor, kendini ifade ediyor... büyük bir lüks. Bir konuyu, kurgu karakterleri enine boyuna, iyisiyle kötüsüyle yazmanın, anlamaya çalışmanın insani yönü çok güçlü. 'Her insan bir evren' bakışıyla insana değer verenlerin, kitaba da değer vereceğini düşünüyorum. 


İşte tüm bu duygularla kitaba yer açma kararımdan emin ama hangi kitaptan başlamalı kararsızlığı içinde kıvranırken, iki kitap kendiliğinden geldi buldu beni. Şaka değil, anlatayım. Geçtiğimiz haftalarda, Tolstoy'un Bisikleti ve yürüme, hareket etme konularında yazıp çizmemden esinlenen sevgili arkadaşlarım İlke Aytekin Yılmaz ve Oğuz Saygılı "bisiklet" ve "yürüme" üzerine iki nefis eseri biri masama diğeri de posta kutuma bırakmış. Daha güzel bir sürpriz olamazdı. Sevdiğim konularda seçme iki kitap ve yazarını tanımak bir yana, yazılanların bir yerlere ulaştığını ve büyüyerek döndüğünü görmek büyük bir keyif oldu. Önceki konularımızla da uyumlu bu iki kitapla başlamanın anlamlı olacağını düşündüm...

Yol Aşkı - Yürümenin Tarihi 
Rebecca Solnit, 2000 




Kitap, henüz sadece posta kutumda bulunduğundan, webdeki araştırmadan anladığım, yürümeyi düşünme, yaratıcılık, kültür boyutuyla Rousseau, Wordsworth, Benjamin ve Patti Smith gibi filozof, edebiyatçı ve müzisyenler üzerinden işliyor. Çarpıcı bir anlatım var, o kısmı doğrudan yazıyorum.

"...Bir kişinin yaşamaya başladığını anlatmanın bir yolu da 'hayata adım attı' demektir; kişi hayatıyla ilgili önemli bir karar verdiyse 'kendisine yol seçmiş'tir, uzman olduysa, 'ayaklı ansiklopedi'dir. Eski Ahit, kendini Tanrı'ya emanet etme halini 'Tanrı'yla yürüdü' şeklinde tasvir eder. Yürüyenin tek başına, aktif olması ve bir yere kök salmaktan daha ziyade dünyadan gelip geçmesi insan olmanın anlamına dair güçlü bir imgedir. Yürüme metaforu, biz gerçekten yürüdüğümüzde tekrar hayat kazanır."


Bi Tur Versene
Bisiklet Yazıları/Çizileri
Aydan Çelik, 2012




Kitabı okurken, bisiklet hakkında görgülü bilgili, esprili, olgun kısaca çelebi bir anlatımla yerelden evrensele pek çok hikaye, bilgi, haber arasında keyifle turluyorsunuz sanki. 

Yazar, “ancak hareket ettiğinde dengede durabildiği için akıl fikir ötesi” olduğuna inandığı bisiklet için birbirinden renkli, farklı yelpazede çalışmalar üretmiş. Başta bir “bisiklet manifestosu” var, onu bizim Türk bisikletçiler yazmış yanlış anlamadıysam, ama kitabın genel havasına çok uyumlu. Çizimleri anlatmaya girişmeyeceğim tabii zaten anlatılmaz görülür güzellikteler...

Kitabın arka yüzünden son söz, 

"Bisikletin selesine oturan her canlı, vuslata ermiş aşık misali kör olur. Ve dünyayı, olduğu gibi değil, olmasını istediği gibi görür..." 

YaşamboyuöğreniYORUM"da kitap derken tutkuya gelmişiz, olsun zararı yok o da bizden sayılır...


6 Mayıs 2016 Cuma

YOGA SOHBETİ


5 yıl önce Ankara’da bir spor salonunda, şans eseri ilk defa yoga yaptığımda anlamıştım bu işin tam benlik olduğunu…

Yavaşça, zihninizi, nefesinizi işin içine katarak yaptığınız yoga duruşları ile varlığını unuttuğunuz kaslarınız, eklemleriniz, dolaşım, sinir sisteminiz çalışıyor, dengeniz, duruşunuz gelişiyor…

Üstüne üstlük yoga teorisi, felsefesi derken yoga,

doğru beslenme,

sadeleşme,

kendinizi, başkalarını olduğu gibi kabul etme,

yargılamama,

şükretme gibi

daha barışçıl bir varoluş için bilincinizi besliyor.

Dünyada ve ülkemizde her geçen gün popülaritesi artan yoganın her yaşta insana hitap edebileceğine (kızım ve annem üzerinde çabalarım sürmekte :-) ve yaşam kalitesini artıracağına inandığım için yıllardır bu konuya gönül veren, yoga eğitmeni olan arkadaşım Sevgili Birgül Germen’in hikayesini dinlemenin ilginizi çekebileceğini düşündüm…


Birgül Hanım, yoga konusuna girmeden önce bu alanla ilgili sizin hikayenizi dinleyebilir miyiz?

Ortaokul çağlarımdan itibaren çeşitli spor dallarıyla aktif uğraşan birisiydim. 30’lu yaşlarımda, kalbimde bir rahatsızlık olduğunu öğrenip, hareketli sporlardan uzak durmazsam daha ileri yaşlarda ciddi sağlık problemleri yaşayabileceğim konusunda doktorumdan uyarı alınca, bu hareketli yaşantıma bir süre sporsuz devam etmek zorunda kaldım.

İkinci hamileliğim sırasında hamile yogasıyla tanışmam benim için bu yolda atılmış ilk adım oldu. Yoga yaparak, kendimi yormadan ve zorlamadan da, vücudumu çalıştırabileceğimi gördüm. Asanalar ( yoga hareketleri ), Pranayama ( nefes teknikleri), Savasana ( derin gevşeme ) ve Meditasyon sayesinde, hamilelik sürecinin ve doğum olayının son derece rahat ve kolay olduğunu görmem ve sonrasında da çok kısa sürede eski formuma kavuşmam, yogaya devam etmem konusunda tetikleyici ve motive edici unsurlar oldu.



                                                                       "Yoga Mudra"larını Öğrenirken...

                              Mudra, Sanskritçe'de Tavır, Davranış anlamında ve fiziksel, psikolojik faydaları var


Bu alana ilgisi olmayan kişiler için bile sizce yoga ile ilgili bilinmesi gereken 3 kavramdan bahseder misiniz?

Önyargılardan sıyrılmak, yogayı olduğu gibi kavrayabilmek için öncelikle, yoganın, fiziksel, zihinsel ve ruhsal bütünlük, birleşme sağlayan bir sistem, bütün dinlere saygılı bir felsefe olduğunu, dil, din, ırk, cinsiyet, yaş ayrımı yapmadan herkesin yoga yapabileceğini, nefes ve yoganın birlikte düşünülerek, yoga hareketlerinin mutlaka nefesle birlikte yapılması gerektiğini bilmenin faydalı olacağını düşünüyorum.

Yaşam pratiği anlamında, yoganın günlük hayatta bir sonucu, etkisi var mıdır ?

Olmaz mı, hangi birini sayayım. Söyleşimizin başında kalbimle ilgili sorunlarım olduğundan bahsetmiştim. Bu sorunlar yoga yapmaya başladıktan bir müddet sonra tamamen ortadan kayboldu, bu durum doktorlarımı bile şaşırttı. Yine bahar aylarında tetiklenen alerji ile ilgili rahatsızlıklarım da kalmadı.

Hepsinden öte, aşırı duygusal tarafımı törpüledim. Artık olaylara yaklaşımım çok daha realist ve mantıklı. Daha sakin ve dinginim. Dolayısıyla artık daha az inciniyorum.

Oldukça esnek bir vücuda sahibim. Ses tonum daha yumuşak, olduğum yaşımdan daha genç gösterdiğimi söylüyorlar. Daha bilinçli besleniyorum, tüm organlarım daha sağlıklı çalıştığı gibi düşüncelerim ve zihnim de daha berrak. Yaratıcılığım ve yeteneklerim de çok gelişti. En önemlisi de özgüvenim arttı. Çalışmalara yoğunlaştıkça enerji bedenim güçlendi.  Tabii ki benim sağlıklı, huzurlu ve mutlu olma halim aileme ve yakın çevremdeki insanlara da aynı şekilde yansıdı.

                                                                        


Ülkemizde ve dünyada yoga konusundaki algı, pratik nedir, bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?

Kaynağını Hindistan’ın eski, kadim geleneklerinden alan Yoga, 1980li yıllarda batıda popülerleşirken, Türkiye’de son 15 yıldır yaygınlaşmaya başladı. Ülkemizde yoga hakkında bir din ya da tarikatmış gibi ve de her nedense yalnızca kadınların yapabileceği bir çalışmaymış gibi yaratılmak istenen yanlış bir algı var. Bu yaklaşımın yoganın yayılmasını geciktirdiğini düşünüyorum. Ancak bir taraftan da, günümüzde güçlenen alternatif sağlık arayışları, insanların bu felsefeye daha sıcak bakmalarına yardımcı oldu. İnsanlar yakın zamana kadar yogayı, bir keşif yolculuğu ve var olanı yeniden yapılandırma sürecinden çok, bir spor ya da zayıflama aracı olarak görüyorlardı. Elbette bu işlevleri de var ama bu algı yogayı amacından uzaklaştırıp, ticari bir meta haline dönüştürüyor. Ancak son yıllarda bu işi ciddiyetle yapan, spor salonlarının dışına çıkaran merkezlerin artmasını sevindirici bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

Yoganın size farklı bir bakış açısı, zenginlik kazandırdığını düşünüyor musunuz?

Elbette. Yogayla tanıştıktan sonra hayata bakış açımın değiştiğini ve farkındalığımın geliştiğini düşünüyorum. Beden, zihin ve ruhsal birlik anlamına gelen yoga, bedensel hareketlerin ötesinde felsefesiyle ( vedik ) de sizi etkiliyor o nedenle, zihinsel ve ruhsal anlamda da olgunlaştığımı söyleyebilirim.

Yoga eğitmenliği yolunda katıldığım pek çok eğitim, seminer, konferans ve eğitici eğitimi-teacher training programları sayesinde dünyanın her yerinden, ruhsal-spiritüel ilerleme yolunda olan pek çok ışık işçisiyle tanışma şansım oldu.  Bir bakıma, yoga ile kendimi keşfettim, içimdeki gizli beni ortaya çıkarttım diyebilirim.

Her şeyden önce fiziksel ve zihinsel bir esneklik kazanıyorsunuz ve bu esneklik bakış açınıza da yansıyor yani olaylara daha geniş bir perspektiften bakabiliyorsunuz, empati yeteneğiniz artıyor. Zor koşulların üstesinden daha kolay gelerek daha güçlü ve dayanıklı olmayı içselleştiriyorsunuz.

Farkındalığım arttıkça bağımlılıklarımdan da kurtuldum. Mutluluğumun ya da mutsuzluğumun kimseye bağlı olmadığını, bunun tamamıyla benimle alakalı bir durum olduğunu, her şeyin sebebinin ve çözümünün bende olduğunu anladım.

Akışta ve “an”da olma hali, evrenin daima benim en yüksek hayrıma işlediğine olan inancım, kötünün içinde iyiyi bulma durumu (Ying - Yang) olaylara bakış açımı da tamamen değiştirdi.

Doğuştan hepimizde var olan ve zaman içinde yitirdiğimiz mutluluk duygusunu yakalamak ta, her durumda güvende olduğumu bilmek te ruhuma bambaşka renkler katıyor, yaşamı ve yaşamayı kolaylaştırıyor.

Son olarak, her türlü imkanın elinizin altında olduğunu düşünsek, bu konuda gerçekleştirmek istediğiniz hayaliniz nedir?

Yoga felsefesi öylesine derin ve insana katkısı öylesine güçlü ki, bu nedenle çocukların motivasyon, konsantrasyon ve denge konusunda daha küçük yaşlardayken farkındalıklarının ve bilinç düzeylerinin arttırılarak, doğuştan getirdikleri yanlış kodlamalarının ve kalıplarının iyileştirilmesinin onlara çok büyük faydalar sağlayacağına inanıyorum.

Çocukların fiziksel gelişimlerinin yanı sıra kişisel ve ruhsal gelişimlerini destekleyecek duruş çalışmaları, doğru nefes alma ve meditasyon tekniklerini anlayacakları ve zevk alarak yapacakları, bu felsefenin yaşamlarının bir parçası olmasını sağlayacak bir baş ucu kitabı yazmak isterim. Daha sağlıklı ve geleceğe umutla bakan nesillerin yetişmesine vesile olacak, gelecekte daha güzel enerjilerle donanmış, gülen bir dünyanın varlığına küçük de olsa bir katkı sağlamak en büyük hayalim.

Birgül Hanım, kendini keşfetme yolculuğuna, yaşam boyu öğrenme idealine çok uyumlu bir çaba olduğunu düşündüğüm yoga konusunda görüşlerinizi, bilgilerinizi paylaştığınız için çok teşekkürler.  Çocuklar için yoga kitabı hayalinizi en kısa zamanda gerçekleştirmenizi diliyorum…

Ben de çok teşekkür ediyorum. Amatör bir ruhla çıktığınız bu yolda, böylesine anlamlı bir çabaya hizmet eden bloğunuzdan dolayı da sizi yürekten kutluyor, başarılarınızın devamını diliyorum.

Son söz sevgi ve ışık olsun..

NAMASTE…..


(Yazımızı süsleyen güzel resimler için Oğuz Altun'a içten teşekkürlerimizle...)