18 Mayıs 2016 Çarşamba

Bir Blog, İki Kitap

Bir KİTAP köşesi yapmak istiyordum ne zamandır... çünkü kitap okumanın ya da bir kitap yazmanın başından sonuna büyüleyici bir iş olduğunu düşünüyorum... Bir kere okur da, yazar da heyecan, hadi olmadı en azından merak duygusuyla, kendini tüm dünyadan soyutlayıp, başka birinin evrenine giriyor... bir anlama, anlatma çabası özünde... sessizce dinliyorsunuz yazarınızı... sayfalarca...yazar alabildiğine içini döküyor, kendini ifade ediyor... büyük bir lüks. Bir konuyu, kurgu karakterleri enine boyuna, iyisiyle kötüsüyle yazmanın, anlamaya çalışmanın insani yönü çok güçlü. 'Her insan bir evren' bakışıyla insana değer verenlerin, kitaba da değer vereceğini düşünüyorum. 


İşte tüm bu duygularla kitaba yer açma kararımdan emin ama hangi kitaptan başlamalı kararsızlığı içinde kıvranırken, iki kitap kendiliğinden geldi buldu beni. Şaka değil, anlatayım. Geçtiğimiz haftalarda, Tolstoy'un Bisikleti ve yürüme, hareket etme konularında yazıp çizmemden esinlenen sevgili arkadaşlarım İlke Aytekin Yılmaz ve Oğuz Saygılı "bisiklet" ve "yürüme" üzerine iki nefis eseri biri masama diğeri de posta kutuma bırakmış. Daha güzel bir sürpriz olamazdı. Sevdiğim konularda seçme iki kitap ve yazarını tanımak bir yana, yazılanların bir yerlere ulaştığını ve büyüyerek döndüğünü görmek büyük bir keyif oldu. Önceki konularımızla da uyumlu bu iki kitapla başlamanın anlamlı olacağını düşündüm...

Yol Aşkı - Yürümenin Tarihi 
Rebecca Solnit, 2000 




Kitap, henüz sadece posta kutumda bulunduğundan, webdeki araştırmadan anladığım, yürümeyi düşünme, yaratıcılık, kültür boyutuyla Rousseau, Wordsworth, Benjamin ve Patti Smith gibi filozof, edebiyatçı ve müzisyenler üzerinden işliyor. Çarpıcı bir anlatım var, o kısmı doğrudan yazıyorum.

"...Bir kişinin yaşamaya başladığını anlatmanın bir yolu da 'hayata adım attı' demektir; kişi hayatıyla ilgili önemli bir karar verdiyse 'kendisine yol seçmiş'tir, uzman olduysa, 'ayaklı ansiklopedi'dir. Eski Ahit, kendini Tanrı'ya emanet etme halini 'Tanrı'yla yürüdü' şeklinde tasvir eder. Yürüyenin tek başına, aktif olması ve bir yere kök salmaktan daha ziyade dünyadan gelip geçmesi insan olmanın anlamına dair güçlü bir imgedir. Yürüme metaforu, biz gerçekten yürüdüğümüzde tekrar hayat kazanır."


Bi Tur Versene
Bisiklet Yazıları/Çizileri
Aydan Çelik, 2012




Kitabı okurken, bisiklet hakkında görgülü bilgili, esprili, olgun kısaca çelebi bir anlatımla yerelden evrensele pek çok hikaye, bilgi, haber arasında keyifle turluyorsunuz sanki. 

Yazar, “ancak hareket ettiğinde dengede durabildiği için akıl fikir ötesi” olduğuna inandığı bisiklet için birbirinden renkli, farklı yelpazede çalışmalar üretmiş. Başta bir “bisiklet manifestosu” var, onu bizim Türk bisikletçiler yazmış yanlış anlamadıysam, ama kitabın genel havasına çok uyumlu. Çizimleri anlatmaya girişmeyeceğim tabii zaten anlatılmaz görülür güzellikteler...

Kitabın arka yüzünden son söz, 

"Bisikletin selesine oturan her canlı, vuslata ermiş aşık misali kör olur. Ve dünyayı, olduğu gibi değil, olmasını istediği gibi görür..." 

YaşamboyuöğreniYORUM"da kitap derken tutkuya gelmişiz, olsun zararı yok o da bizden sayılır...


0 yorum :

Yorum Gönder