25 Ağustos 2016 Perşembe

ÇOCUK ve BASKETBOL



X” Anne Baba ise, Evlat “Z” ne olur?

1980'lerden önce doğdum, 2000'lerden sonra kızım doğdu. Yani X kuşağı anne, Z kuşağı evlat denklemi.

Bir X, Y, Z kuşağıdır gidiyor, medyada, sohbetlerde. Sorumluluklarının fazlasıyla bilincinde, işine, ailesine özverili X'ler, önce kendim diyen 1980 sonrası doğan Y'leri ve henüz ne olacakları tam anlaşılamayan 2000'ler sonrası, teknolojinin içine doğan Z'leri kıyasıya eleştiriyor. Biraz basitleştirsem de, farklı deneyimlerle hepimiz yaşıyoruz. Aileden gidelim... Kendim de dahil, çevremdeki ailelerden biliyorum. X kuşağı anne babalar, gerçekten de fedakarca yaşadığı zamanların anne babalık kuralına, kültürüne uymak için çırpınıyor. X'lerin çocukla “kaliteli zaman” geçiriyor muyum kaygısıyla başlayıp, aman eksik kaldığı bir kurs kalmasın diye devam eden koşturmacaları...

Ağır ezbere dayalı dersler altında ezilen çocuklarımızın, yetmedi dershane ardından kurs tamamlama telaşı daha yazarken yoruyor insanı... Zorlu hayat koşulları, rekabet, ekmek aslanın ağzında kaygıları herkesin malumu. Ancak çocukların da yetişkinler kadar kendilerini dinleyip, tanıyacak ve hatta canlarının sıkılacağı gerçek serbest zamanlara ihtiyacı yok mu... O serbest zamanlar ile belki de bir mesleğe kendini yakın hissedecek, o mesleği anlamlı bulacak.

YaşamboyuÖğreniYORUM, çünkü bahçemizi ekmek gerek” deyip, kaliteli zaman, kurs yoluyla öğrenmeyi hafife almak ta olmaz. Kurs yoluyla öğrenme, ileride daha da önem kazanacak yaşamboyuöğrenme becerisine faydalı da olabilir bir yandan... Bu konularda kendinden daha emin olanlarınız varsa, buyurun düşüncelerinizi yazın lütfen...

Farklı yönleriyle tartışılabilir ancak yine de, X'in çabasının, idealizminin Z'ye yaradığını düşünüyorum. Aslında yalnız düşünmüyor bizzat görüyorum. 13 yaşımdaki kızım Bahar ile arası bir ay olan, yani kızımla ikiz gibi büyüyen Ağabeyim Tamer Sayın ve eşi Bige'nin oğulları Sevgili yeğenim Can'ın basketbol hikayesini paylaşmanın, bu kafa karışıklığına iyi geleceğini düşündüm.

Çocuklarımızı söz sahibi yapmak onlara kulak vermek, gerçekten dinlemek belki de tam ihtiyacımız olan şeydir. Bazı Fransız dergilerinde gözüme çarpıyor, Çocuk dergileri değil yetişkinler için olan felsefe, psikoloji dergilerinde çocuk soruları, mektupları köşesi var.

Savaşta kazandığımızda ne kazanırız”,
Neden büyükler hep zamanım yok der”
Neden kendimden emin olamıyorum

gibi sorularla 7, 9, 12 yaşlarında çocukları çocuk halleriyle ciddiye alarak, büyüklerin düşünce dünyasına dahil ediyorsunuz, harika bir fikir.

Geçen sene kaybettiğimiz, *Gözüyle Kartal Avlayan büyük yazarımız Yaşar Kemal'in 40 yıl önce yaptığı çocuk söyleşileri kitabında dediği gibi “Çocuklar İnsandır”.

*Zülfü Livaneli'nin Yaşar Kemal için bu sene yazdığı kitabının isminden

Can'ın bir kurs ile başlayan basketbol öğrenmesinde beni etkileyen çocuğun yeteneğinin, çalışma disiplinin, dayanışma, adalet duygusunun filizlenip çiçeklenmesi... Yalnız Can değil, annesinin babasının, yaz kış, sınav, tatil demeden, takımın, koçun programına harfiyen uyması... Spor gibi adanmışlık ölçüsünde emek isteyen uğraşlarda başarı kollektif bir işmiş.

Son zamanlarda koçluk, kişisel gelişim üzerine çalıştığım için o bakış açısıyla da 2-3 sene içinde basketbol ile beraber Can’da izlediğim değişim, kişisel gelişimin ta kendisi, ete kemiğe bürünmüş hali adeta... Emek vererek, ter dökerek, severek öğrenme, edindiği beceriyle beraber özgüven, alçak gönüllülük ve olgunlaşma hali.

Kuşaklardan başlamıştık, öyle bitirelim, X anne baba ise, evlat Z'nin iyi sporcu olma, mutlu olma şansı daha yüksek oluyormuş.

S. Can, basketbolla tanışmanın hikayesini anlatır mısın?

Basketbola 7 yaşında annem ve babam sayesinde Tofaş'ta başladım. 5. sınıftan beri de TED Ankara Koleji'nde oynuyorum. İlk başlarda basketbol öğrenmek çok ta zor gelmemişti ama başta basketbolu şu an sevdiğim kadar sevmiyordum. 6 ay gidiyordum, 3 ay gitmiyordum mesela. Şimdiyse Temmuz ayı dışında bütün yıl, haftada 5 gün, yedi buçuk saat antrenman yapıyorum.



S. Bayağı yüklü bir antrenman programı. Turnuva maçları, antrenmanlar, dersler, sınavlarla çakışınca nasıl oluyor ?

Okul takımı maçlarında maça gitmek zorunda olduğumuz için dersleri, sınavları kaçırıyoruz mecburen. İzleyen hafta çarşamba günü sınavların telafisine giriyoruz.

S. Derslerin ve antrenmanların arasında koşturuyorsun yani çok da başarılı bir öğrenci olduğunu biliyorum diğer taraftan da. Sence sporun okul başarısına etkisi var mı?

Bence sporun okul başarısında etkisi kişiye bağlı. Ama eğer sporcu olmak istiyorsan bunu göze almak zorundasın. Kendim için olumlu etkisi olduğunu düşünüyorum ama olumsuz olanlar notlarım düştü diye sporu bırakacaksa bu işe hiç başlamasın daha iyi.

S. Sence basketbol denilince herkesin bilmesi gerekir diyebileceğin 3 önemli kavram nedir, bunlar hakkında bize bilgi verir misin?

Bence basketbol denilince herkesin bilmesi gereken 3 kavram faul, periyod ve steps yani hatalı yürümedir. Basketbolu güreş gibi oynayamazsın. Eğer güreş gibi oynarsan yani kurallara uymazsan hakem sana, faul verir. Bu da karşı takımın lehine olur. Basketbol maçı 4 periyoddan oluşur. Bir periyod 10 dakikadır. Steps ise topu sektirmeden 3 veya daha fazla adım atmaya denir. Eğer steps yaparsan top karşı takıma geçer.

S. Profesyonel basketbol sporcuları arasında Türkiye’de ya da yurtdışında örnek aldığın, en beğendiğin oyuncular ve takımlarını merak ettim.

Türkiye'de pek örnek aldığım bir oyuncu yok ama yurt dışında Kyrie Irving ve Russell Westbrook'u örnek alıyorum. Kyrie Irving bu yıl şampiyon olan ve NBA finallerinde 3-1 geriden gelip 4-3 kazanarak muhteşem bir geri dönüş yapan Cleveland Cavaliers'da oynuyor. Russell Westbrook ise Oklahoma City Thunder'da oynuyor. İkisinin de en sevdiğim özellikleri, inatla “potaya gitmeleri”. İkisi de çok büyük bir azimle rakibinin üstüne gidebiliyor ve başarılı bir şekilde bitirebiliyor. Russel Westbrook çok atletik, Kyrie Irving'in ise topla yapabildiği hareketleri başarılı, çok iyi fundamentalı var diyoruz biz aramızda.

S. Sence takım oyuncusu olmak ya da bireysel spor yapmak arasında sporcu olmak yönüyle nasıl farklar var…

Takım oyuncusu olmak ve bireysel spor yapmak arasında çok büyük farklar var. Yardımlaşmayı bilmeyen biri takım sporlarında asla başarılı olamaz. Takım sporlarında sayıya ulaşmak için, pas vermek gerekir. Pas vermeyi sevmeyen ya da bilmeyen bir sporcu kesinlikle takım sporlarında başarılı olamaz.

S. Maçlarda ya da antrenmanlarda hiç unutamadığın seni çok mutlu eden, heyecanlandıran, gururlandıran bir anı var mı aklında.

Bir keresinde, maçın bitimine 3-4 saniye kala bizim takım iki sayı ile gerideyken, karşı takım maçı zaten kazandık diye savunmayı bırakmışlardı. Mesafe çok uzak olduğu için orta sahanın oralardan bir atış yapmak zorunda kalmıştım ve iki üç kez potada sekip girdi, sayı oldu, üçlük olduğu için de maçı kazanmıştık. Çok sevinmiştim ve ağlayacak gibi oldum, arkadaşlarım da bu sevincime katılmışlardı. Çok güzel bir andı bizim için.



S. Basketbol oyuncusu olmanın sana, hayatına, neler kazandırdığını düşünüyorsun…

Basketbolun benim hayatımdaki yeri çok büyük. Basketbol benim bir hedefim olmasını sağladı. Basketbola başlayana kadar bir hedefim olmadan yaşıyordum ama artık bir hedefim var. İlerde başarılı bir basketbolcu olmak, iyi bir takımda çok süre almak yani maçın 40 dakikasının 30-35 inde sahada olmak istiyorum. İnsanın bir hedefinin olması güzel bir şey.



S. Basketbola başlamak isteyen ya da bu alanda kendini geliştirmek isteyenlere ne önerirsin.

Basketbola başlamak isteyenlere şunu öneririm. Çok eğlenceli bir spor ama yardımlaşma ruhun olmazsa sen basketbol oynayamazsın. Bir de şu var, çoğu antrenörler de hep böyle der, azimle çalışmak, yeteneği geçiyor.

S. Rio 2016 Olimpiyat oyunlarında çeyrek finale yarışan kadınlar basketbol takımımızı izlemişsindir, nasıl buldun takımımızın performansını?

Uzun süredir Kadınlar Basketbol takımımız aynı anahtar oyuncuları kullanıyor. Işıl Alben, Nevriye Yılmaz, Birsen Vardarlı gibi oyuncular. Milli Takımımıza genç, etkili ve yeni oyuncular gelmiyor. Oyuncular yaşlanınca, başarı düşüyor.

S. Basketbol ile ilgili en büyük hayalin nedir?

Basketbol ile ilgili 1. en büyük hayalim tabii ki büyüyünce başarılı bir basketbolcu olmak. 2. hayalim ise ileride Türkiye'de bir derece yapmak. Birincilik, ikincilik, üçüncülük gibi.

S. Can, basketbol ile ilgili hikayeni ve görüşlerini paylaştığın için teşekkür ederim sana. Dilerim basketbol seni hep mutlu eder, azmin ve çaban ile hayallerinin ötesinde başarılara kavuşursun...

Soz sözümüz şiir olsun. Çocukların doğallığı ve samimiyetine gelsin...
Çocukluk Şarkısı

Çocuk, çocukken
Kollarını sallayarak yürürdü
Derenin ırmak olmasını isterdi...
Irmağın da sel...
Ve su birikintisinin de deniz olmasını
Çocuk çocukken...
Çocuk olduğunu bilmezdi
Her şey yaşam doluydu
Ve tüm yaşam birdi
Çocuk çocukken...

Hiçbir şey hakkında fikri yoktu
Alışkanlıkları yoktu
Bağdaş kurup otururdu
Sonra koşmaya başlardı
Saçının bir tutamı hiç yatmazdı
Ve fotoğraf çektirirken poz vermezdi...

Peter Handke



0 yorum :

Yorum Gönder