DEMET AKBAĞ, ROBERT DE NIRO'YA KARŞI
İki dev oyuncuyu hayalimde yan yana getiren 2015 yapımı filmleri.
Demet Akbağ'ın "Nadide Hayat"'ı ile Robert De Niro'nun "Stajyer" filminden bahsediyorum.
İkisi de olgunluk, emeklilik çağına gelmiş ama ruhu emekli olmayanların toplumda, okulda, iş hayatında yer edinme gayretini anlatıyor.
-Amerika'da da aynı Demet :-)
Demet Akbağ, evlenirken üniversite eğitimini yarıda bırakan, 55 yaşında, torun sahibi, muzip ev hanımı Nadide'yi canlandırırken, Robert De Niro, başarılı iş yaşamını emeklilik ile noktalayan 70 yaşında, hal tavır, giyim kuşamı ile buradayım diyen karizmatik beyefendi rolünde...
Esas oğlan ve esas kızımızın ortak noktaları emeklilik dönemlerinde dikiş nakış, resim, yoga gibi faaliyetler ile yetinmek istememeleri. Yetinmek derken yanlış anlaşılmasın, insan sevdikten sonra bu işlerden biriyle bile hayatını doldurup, anlamlandırabilir. Ama herkese hitap etmeyebiliyor bazen. İşte bu insanlardan olan kahramanlarımızdan biri üniversite sıralarına dönmeyi, diğeri de gençlerin kurduğu bir moda şirketinde "stajyer" olarak çalışmayı göze alıyor.
Konu bu minvalde gelişirken, arka planda bizde ve Amerika'da insanların
"emeklilik dönemi"
ve
"yaş" "yaşlılık duygusu" (kimileri kibarca yaş almak diyor)
ile ilgili algı ve düşünceleri işleniyor... Amerikan toplumunda yaşlıların hakettiği saygıyı görmediği görüşü var. Bizim toplumumuzda, gelenek görenek nedeniyle saygı değil ama insanların erken emeklilik ya da işyerlerinde yeterince değerlendirilememesi nedeniyle, erken yaşta kabuğuna çekilmesi, yaşam memnuniyetinin, kalitesinin düzeyi tartışılabilir.
Bir de, farklı yaştan insanların birbirini konumladığı yer önemli. Gençlerde, orta yaşı geride bırakmış insanların becerilerini, görüşlerini hafife alma eğilimi var gibi. Nadide ve Ben Whittaker, bu tür ön yargıları umursamayıp, gençlerin arasına karışıyor. Filmler, bu yönüyle de hoşuma gitti açıkçası.
Tecrübenin Modası Hiç Geçmez
Yönetmen Çağan Irmak ve Hollywood gözünden, farklı kuşakların "birbirinden öğrenme" deneyimi ve insanların bu sırada kendilerinin farklı yönlerini keşfetmesi tatlı tatlı anlatılıyor.
Genç yaşlı insanların bir araya gelmesi, birbirini dinlemesi, birbirinden öğrenmesi yaşamboyu öğrenme için önemli.
-Bu örnekler, olgunluk, emeklilik çağına gelmiş insanlarımız için ne kadar gerçekçi ?
diyebilirsiniz.,
-İnsan istedikten sonra kendine en uygun olan meşgale, amaç, hobiyi bulabilir. O isteği pekiştirecek ortamların, kişilerin arasında olması işi kolaylaştırabilir.
demek isterim.
Emeklilik sürecini, bu geçiş dönemini kimimiz kısa sürede atlatıp, yeni bir hayat düzeni kurarken, kimileri daha ağır geçirebiliyor. Psikologların, hayatın bu dönemine dair emeklilik sendromu, depresyonu gibi konulara kafa yorduğunu biliyoruz. Hatta okurken insan nelere rastlıyor, "emekli koca sendromu" (EKS) varmış. Kulağa pek hoş gelmediğinin farkındayım... (EKS, Japonya'da adı konmuş, 2005 yılının haberi... Japonya'da yoğun çalışan "işleriyle evli" erkekler, Japonya’daki emeklilik yaşı olan 60’larına gelip günlerini evde geçirmeye başladıklarında, kadınlar artık neredeyse yabancılaşmış oldukları bir erkekle dip dibe yaşamak zorunda olduklarını fark ediyorlar. Bunun üzerine Japon kadınlarında depresyon ve fiziksel rahatsızlıklar baş göstermeye başlıyor. Aileyi de etkiliyor yani)
Yaşadığımız sürece hayatın değişimi, dönüşümü ile başetmek boynumuzun borcu. Çocukluktan yetişkinliğe geçişte ergenlikte yaşanan sancıları düşünün. Yaşlılık, emeklilik gibi yaşam tarzı değişiklikleri de, o misal. Durum böyle olunca, yaşımızla barışık olup, "bu yaştan sonra mı" demeden, kendimize emek vermeye devam edemez miyiz...
Yaşlılık, emeklilik sendromlarını değil, "Bakış açını değiştir, hayatın değişsin" yaklaşımı ile "İkinci Bahar"'ı nasıl yaşarız'ı düşünelim.
Herkesin İkinci Bahar'ı kendi beğeni, yetenek ve ihtiyaçlarına göre oluyor elbette. Yine de, her yaş grubundan insanla "merak" duygusunu kaybetmeden "yeni şeyler öğrenme" "sosyal ilişkiler geliştirme" fikrini yabana atmamalı...Hayatın yeni koşullarına uyum sağlayabilmek için esnek olabilmek ve şimdiye kadar tanıdığımız, bildiğimiz ben'lerimizden öte yönlerimizi keşfetmek dileğiyle...
“Günümüzde liderliğin asıl tezahürü, isterseniz buna radikal bir tezahür de diyebilirsiniz, insanların deneyimlerimizi kullanarak birlikte öğrenebilecekleri mekânlar ve süreçler yaratmaktır”
Margaret Wheatley
0 yorum :
Yorum Gönder