15 Mart 2018 Perşembe

YAZILIM DÜNYAYI YİYOR… DÖNÜŞÜMÜN GÜCÜ




2 Ülke, Malezya, Almanya.., 1 Teknoloji Fuarı, Embedded World 2018.., 1 Sergi, Rubens, Stadel Museum ile Yazılım Dünyayı Yiyor*, Dönüşümün Gücü** başlığının hikayesini anlatıyorum bu yazıda.

Teknoloji ve sanat yani "high tech" vs. "high touch" serisine devam... 


Hmmm... Yapay zeka sen mi büyüksün, ben mi :-))

Günümüz teknolojilerinin hayatımıza etkisini anlamaya yazmaya çalışırken, yakınlarda 2 defa yurtdışında bulunmam gerekti. Biri doğuda, diğeri batıda. İş durumundan Malezya, eş durumundan Almanya.

Yazılım dünyayı yiyor... ya da kendi dilinde Software is eating the world sözünü iş için bulunduğum Malezya'da işittim ilk. Hangi sektörde çalışırsanız çalışın, konu dönüp dolaşıp ya da doğrudan teknolojiye uyum meselesine geliyor ya, benimkisi de öyle. Kısacık yazmak gerekirse, çalıştığım finans sektöründe konu piyasalarda, yazılım ve donanım olarak dijital teknolojilerin, geleneksel veya yeni finansal hizmetlerin ve gözetim ayağının daha etkin yapılmasına nasıl hizmet edeceği (FinTech, SupTech) etrafında gelişiyor. Bu kısım alan bilgisi, asıl yazmak istediğim, bugün artık herkesin zihninde birşeyler ifade edebilecek, duyunca kenara not aldığım "yazılım dünyayı yiyor." sözü oldu. Ardından çok geçmeden, eşim Hüseyin Kutluca'nın*** işi nedeniyle bulunduğu, teknolojik gelişmelerin mutfağı diyebileceğimiz, dünyadan yazılım firmalarının, profesyonellerinin katıldığı Embedded World 2018, Almanya Konferansında da aynı başlığı tartıştıklarını görünce, tüm bunları dilimin döndüğünce yazmak istedim. 

Bu arada "Embedded" nedir ki? diye benim gibi soranlar için, öğrendiğimi söyleyim hemen, gömülü sistemler diye geçiyor, kullandığımız teknolojik aletlerin daha ucuz, küçük ve işlevsel olmalarını sağlayan yani yazılım ve elektronik birlikteliğinden ortaya çıkan dijital elektronik alanı.

"Sanayi 4.0", "yapay zeka", "uygulama", "platform", "paylaşma ekonomisi", "şeylerin interneti" kavramlarına yeni alışıyorduk, bir de "gömülü sistem" çıkarma başımıza diyenlere de selam olsun, çok haklılar... Ancak, tüm bu teknolojik altyapı, insanın yaratıcı, problem çözücü zekası ile birleşince ortaya hayatın her alanını kapsayan bir dönüşüm, yaşam tarzı çıkıyor.


"Yazılımın dünyayı yediği"sözünü ilk kez Wall Street Journal Gazetesi'nde 2011 yılında yayınladığı makalesinin başlığında duyuran Silikon Vadisi'nin ünlü teknoloji yatırımcısı Marc Andreessen bakın ne demiş 2011'de.



https://www.slideshare.net/serkandogantekin/yazilim-dunyayi-yemeye-devam-ediyor-guvenin-yeni-teknolojisi

Adını da technology disruption****, -teknolojik kesilme koymuşlar, bu değişimin, dönüşümün... Etkisini hissetmek için, gündelik hayata şöyle bir bakmak yeterli...

Akıllı telefon, telefon defteri, saat, ajanda, fotoğraf makinesi, MP3 çalar, hesap makinesi, bilgisayarın,

Elektronik posta, kartpostalın,

Wikipedia, ansiklopedinin

Sosyal Medya, gazetelerin, dergilerin, 

Spotify, Netflix, CD ve DVD'lerin

yerini aldı... tümüyle olmasa da büyük ölçüde.

Hisse senetleri, tahviller gibi yatırım araçları, kitaplar, biletler dijital kayıtlara dönüştü.

Yine, Airbnb, Uber gibi ulaştırma ve konaklama sektöründe hizmet veren ama gayrimenkul ve taksi gibi hiçbir maddi varlık tutmayan, hızla büyüyen yazılım şirketleri mesela... ihtiyaçlarla, kaynakları birleştiren sistemlerini kontrol eden, güven tesis eden, ekosistem yaratan yazılım şirketleri bunlar...

Derken bitcoin gibi dijital-kripto para'nın ödeme aracı, değer ölçüsü olarak finansal piyasalarda boy göstermesine kadar vardı iş.

Girdisi sadece insan zekası olan ve bunca değer, zenginlik yaratabilen bir sektör yani yazılım... tek kelimeyle olağandışı ya da olağanüstü!


-Making Developers Superheroes-yeni nesil süper kahramanlar



-Problems Solved Here- 
Problemler burada çözülür... Keşke her yer böyle olsa :-)



-Problem Meet Solution-
-Solutions for the Connected World-
-sihirli kelime biraya getir, bağla, birleştir-


Teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanıp, gelişmeleri izlemeyi sevsem de aslında gönlüm sanattan yana olduğu için, turist olarak Almanya'da biraz da müze gezmesi yaptım. Şansıma Stadel Müzesinde Rubens sergisi vardı.



Peter Paul Rubens (1577-1640)

Hollandalı büyük Ressam, inanması güç ama aynı zamanda bilim insanı, döneminin önemli bir diplomatı, 5 dil konuşan ithalat ihracat yapan bir varlıklı tüccarıymış. Çok iyi eğitim almış Rubens'in geniş ilgi alanlarıyla mütevazi bir ömür geçirdiği, gözalıcı derecede yakışıklı olduğu, diğer sanatçılara kıyasen "mutlu" bir ömür geçirdiği notu düşülmüş sanat tarihçilerince. Sanatında en önemli özelliği ise kendisinden önce gelen rönesans ve antik dönemin, farklı sanat tür (heykel) ve tekniklerinden esinlenerek, kendi üslubu ile iyileştirme yoluna gitmesiymiş... Müze Rubens serginin teması olarak "the power of transformation"-"dönüşümün gücü" ifadesini kullanmış.


"Nereden aldığınız değil, nereye götürdüğünüz önemlidir."

“It’s not where you take things from - it’s where you take them to." 

Jean-Luc Godard

*      https://www.wsj.com/articles/SB10001424053111903480904576512250915629460
        https://vincentkeunen.files.wordpress.com/2011/12/marc-andreessen-on-why-software-is-eating-the-world.pdf

**     https://press.khm.at/fileadmin/content/KHM/Presse/2017/Rubens/PT_Rubens_engl.pdf

***   http://blog.icterra.com/notes-from-embedded-world-2018/

**** http://whatis.techtarget.com/definition/disruptive-technology

2 yorum :

  1. Tam benim ilgi alanımı yazmışsın. Değişim dönüşüm dünyası...çok güzel bir yazı olmuş ellerine sağlık..

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler.., ortak konular birleştiriyor, ne güzel !

    YanıtlaSil