"Bütün mutlu aileler birbirine benzer ama her
mutsuz ailenin kendine özgü bir mutsuzluğu vardır."
Okuyan
herkese dokunacak bu satırlar, tüm zamanların en büyük roman yazarlarından biri
sayılan Lev Tolstoy (1828-1910)’un Anna Karenina’sının ilk cümlesi ve hatta kimilerine
göre (1) edebiyat tarihinin en iyi
100 giriş cümlesinden biridir.
Büyük
yazar daha ilk cümlesinden, mutluluk kadar mutsuzluğun da, aile yaşamının
normali olduğunu ve hatta daha da ilginç olduğunu, ilan ediyor okuyucusuna.
İşin ilginç tarafı sadece Anna Karenina’nın değil, edebiyat tarihçilerine göre
kendisinin de hayatının son döneminde, örneği az rastlanan mutsuz bir özel
yaşamı olmuş. Tolstoy
üzerine yazmanın sebebi edebi dehası değil, “bisikleti” aslında... Bisiklet
sürmeyi öğrenme hikayesi… Öyle bir hikaye ki, hangi yaşta olursa olsun,
öğrenmenin insanı iyileştirme, hayata bağlama gücünü simgeleştiren bir yaşam
kesiti okuyacağınız… Ardından Tolstoy’un bisikletini kenara bırakıp, kendi
bisikletimize ya da hayalimizdeki bisiklete binip, bisikletin bugününe bi
bisiklet turu yapacağız. Eskilerin
deyimiyle bir "velospit" uzmanı olmasam da
bisikleti, kültürünü, bu alandaki çağdaş eğilimleri keşfetme hevesimi size
bulaştırma denemesinde bulunacağım bu yazıyla.
Tolstoy
ve bisikleti ile başlayalım o halde… Tolstoy 67 yaşında 7 yaşındaki oğlu
Vanichka’yı kaybeder ve yaşadığı derin üzüntüden çıkmasına yardımcı olması için
Moskova Bisikletseverler Derneği, yazara bir bisiklet hediye eder. Tolstoy,
evladının yası ve 67 yaşı bir yana, kendini bu işe verir ve günlük işlerini
bitirir bitirmez, köylülerin şaşkın bakışları altında her sabah evinin bahçesi
boyunca bisiklet sürer…
Eh
işte öğrenmenin yaşı yok biliyorsunuz, türünden basmakalıp girmeyelim bu sıra
dışı hikayeye… hele bir de, 1895 yılının Rusya’sında, Avrupa değil
bahsettiğimiz, bembeyaz, uzun sakalıyla Tolstoy’un iki teker üzerinde dengesini
bulmaya çalışması, tek kelimeyle etkileyici… Bugüne uyarlamaya çalışıyorum
zihnimde, biraz haksızca olacak tabii onca modernite algısı var arada ama olsun
biz yine hayal edelim... Seksenlerine merdiven dayamış babalarımızın,
dedelerimizin segway’in üstüne çıkması gibi göründü gözüme.., ve hatta
daha zor dengeyi bulmak açısından.
Yaşına
başına bakmadan giriştiği işi eleştirenlere karşı Tolstoy’un şöyle dediği
rivayet olunur .
“Payıma düşen neşeyi, tasasızlığı yaşamanın hakkım
olduğunu hissediyorum ve bir çocuk gibi kendinden memnun olmanın yanlış bir
tarafı olamaz.”
Çocukluğumdan
beri bisiklet sürmekten çok keyif aldığımdan, Tolstoy’un coşkusunu anlamak hiç
te zor değil… Mümkün olan en yalın, az donanımlı halinizle, en yüksek seviyede
rüzgarı, toprağı, kokuyu hissederek özgürce süzülüyorsunuz...
Yaşamboyu
öğrenme ideali için yazarken, öğrenme yollarında rastladığım bu hikayeye
kendimce bir not düşmek istedim. “Bu yaştan sonra olur mu” demeden yeni
öğrenmeler yoluyla insanın kendini bulmasına, fark etmesine ve hatta çocuk gibi
mutlu olmasına engel yok demek ki…
Gelelim 2018’in
bisiklet dünyasına… kimine göre özgürlük, kimine göre spor, eğlence,
çevrecilik ile anılan bisiklet, modern çağın ilk hareketlilik aracı olarak 1817
yılında Karl Drais tarafından icadından bu yana 200 yaşını geride bıraktı ve
biliyoruz ki modası hiç geçmedi. Hatta kimilerine göre bisiklet
bugün altın çağına hazırlanıyor... Fazla iddialı bulduysanız, bisiklet
dünyasının kapısını biraz aralayıp, ülkemizde, dünyada olan bitenden
hazırladığım "bisiklet sepeti" ne bir göz
atın, varın öyle verin kararınızı. Ne de olsa, merak duygusunu
kaybetmeden, gözlerini, kulaklarını iyice açan, bilginin güç olduğunu
farkedenleri, dünya da fark eder, farkedilmek isteriz değil mi…
67 yaşındaki Tolstoy'un Bisikleti Öğrenme Günlerinden, 2018'de Paylaşımcı, Dönüşümlü Kullanılan Yeşil Bisiklet Dünyasına...
Dünya
Bankası’nın tahminlerine göre şu an dünyada iki milyar adet bisiklet var. 2050
yılı itibariyle bu sayının beş milyara ulaşacağı düşünülüyor (2). Sayısal artış dikkat çekici ancak asıl
dönüşüm yine teknoloji etkisi ile gelecek gibi. Görünen köy kılavuz istemez,
2050 yılında dijital teknolojinin yaygınlaşmasıyla daha fazla kullanıcı verisi,
daha entegre bilgi sistemleri ile bisiklet kullanımının daha “akıllı” hale
geleceği öngörülüyor. Daha akıllıdan kasıt, ulaşım ağlarına, akıllı şehir
sistemlerine bisiklet kullanım verilerini entegre ederek, ulaşım, planlama
uzmanlarının bu verileri kullanması, sürücülerin daha az trafikle, güvenli,
ihtiyaçların kolay giderildiği yollarda seyretmesi hali…
Teknoloji
dokunuşuyla, 200 yaşındaki bisiklet medeniyetinde yeni sayfalar geliştirilmeye
çalışılıyor. Tüm bunlar insanın hayalgücü, emeği, işbirliği ile gerçekleşebilecek
idealler. Bunun için de, birçok ülke bisiklet kullanımını daha
güvenli, cazip bir ulaşım aracı haline getirmek, çevreci politikaları
desteklemek için stratejik politika belgeleri, eylem planları hazırlıyor.
Şehirde, kırsalda bisiklet kullanımı, elektrikli bisiklet kullanımı artsın
isteniyor. Örnek mi istiyorsunuz, Almanya, 2020 Ulusal Bisiklet Planı (3) ile strateji, altyapı, güvenlik, iletişim,
bisiklet turizmi, elektrik hareketlilik, diğer ulaşım seçenekleriyle
bütünleşme, yol güvenliği eğitimi konusunda kurumlarının atacağı adımları,
işbirliğini belirliyor.
Ülkemizde ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın belediyelerle işbirliğiyle yürüttüğü "Bisiklet Yolu Projesi"ni biliyoruz. Projede, Sakarya ve Konya pilot il seçilmiş ve trafikten kaynaklanan hava kirleticilerin azaltılması, bisikletin ulaşımda yaygınlaştırılması için yol haritaları kullanılarak, karbon yoğun ulaşımın azaltılması hedefleniyor.
Diğer taraftan, Uluslararası Bisiklet Birliği'nin (UCI-Union Cycliste Internationale) Herkes için Bisiklet Manifestosu (4) da bisiklet kullanımının, dünyanın her yerinde, karşılaşılan hava kirliliğinin azaltılması, trafik sıkışıklığının engellenmesi ve halk sağlığının iyileştirilmesi gibi acil sorunlarla mücadelede yardımcı olabileceğini söylüyor. Yine UCI’nin desteğiyle yapılan bir araştırmada, ulaşımda motorlu araçlardan bisiklete geçişin, 2050 yılına kadar 25 trilyon ABD Doları altyapı tasarrufu sağlayabileceği tespit edilmiş.
Diğer taraftan, Uluslararası Bisiklet Birliği'nin (UCI-Union Cycliste Internationale) Herkes için Bisiklet Manifestosu (4) da bisiklet kullanımının, dünyanın her yerinde, karşılaşılan hava kirliliğinin azaltılması, trafik sıkışıklığının engellenmesi ve halk sağlığının iyileştirilmesi gibi acil sorunlarla mücadelede yardımcı olabileceğini söylüyor. Yine UCI’nin desteğiyle yapılan bir araştırmada, ulaşımda motorlu araçlardan bisiklete geçişin, 2050 yılına kadar 25 trilyon ABD Doları altyapı tasarrufu sağlayabileceği tespit edilmiş.
Bu
satırları yazdığım Mayıs 2018 sıralarında, Frankfurt’ta Alman Mimari
Müzesi'nde
“Ride A Bike Reclaim the City”
sergisi (21
Nisan -2 Eylül 2018) ile
“Bir Bisiklet Kullan, Şehrini geri iste,
geliştir ve medenileştir, yeniden kullan”
mesajı veriliyordu.
Serginin amacı daha çok insanı bisiklet kullanmaya ikna etmek için bisiklet
trafiğinin, gerekli altyapının şehir planlaması ile en iyi nasıl birleştirilip
bütünleştirileceğine dair dünyadan projeleri paylaşmak. İnsanın yüzünü güldürüyor böyle projeler.. herşeye rağmen insanoğlundan ümidi kesmemek lazım.
Devletlerin, uluslararası kuruluşların politika ve öngörülerinden sonra direksiyonu/gidonu bisiklet sepetimizdeki diğer konulara çevirerek, bu harika icadı keşfetmeye devam edelim.
Bisikletini
Tanı !
Bisikletin
kendisiyle başlamak, onu her bir parçasıyla tanımak (5), yeri geldiğinde
bakımını, tamirini üstlenmek yani dilinden anlamak iyi bir başlangıç olabilir.
-Güvenlik Olmazsa
Olmaz-
Alıntı çok özel bir kitaptan, 1900 yılında Türkiye'de bisikletle ilgili yayınlanan ilk kitap olan Ahmed Tevfik’in “Velosiped ile Bir Cevelan (Gezinti)” adlı eserinden (7). Kitap, İstanbul ile Bursa arasındaki bisiklet gezisini anlatan bir seyahatnamedir ve Osmanlı döneminde bisikletli iki gezginin yolculuğunu, gözlemlerini aktarır.
Okuduğunuz diyalogda insanı gülümseten, içini ısıtan, kullanılan kelimeler, üslup mu yoksa artık uzak bir geçmişte kalmış gibi gelen ancak yavaş bir ritimde tecrübe edilebilecek insanların birbirine kulak vermesi mi karar veremedim. Ama bisikletin bu tür bir insani sıcaklığı, dostluğu desteklediğine eminim.
Pedalla Karbon Ayakizin Düşsün ya da -İklim Değişmesin Sen Değiş -
Güvenli, medeni şartlarda bisikletini kullanmasını dilediğimiz bisikletseverler sadece sevdiği bir sporu yapmakla kalmıyor, ulaşım için bisikleti, motorlu taşıtlara tercih ederek, aynı zamanda hava kirliliğinin, çevreci diliyle karbon ayak izinin azalmasına da yardımcı oluyor. Sırf bu sebepten bile hepimizin bu insanlara saygı borcu var. Bu arada meraklısına ya da duymayanlar için karbon ayakizi, bir kişi ya da kurumun, her türlü yaşamsal profesyonel faaliyetini sürdürürken ürettiği karbondiosit (CO2) miktarına dair yapılan bir ölçüm anlamına geliyor. Karbon ayak izinizi büyük ölçüde elektrik, petrol, doğal gaz kullanımınız, otomobil, uçak yolculuklarınız belirliyor. Ulaşımda motorlu taşıtlar yerine bisiklet kullanarak fosil yakıt tüketmediğiniz için karbon salınımını, ayakizini düşüren çevre dostu bir seçim yapmış oluyorsunuz.
Ancak, şehirde ya da kırsalda ulaşım amaçlı bisiklet sürüşü fiziki dayanıklık bakımından herkesin harcı olmayabilir. Bu noktada "elektrikli bisiklet" ile teknoloji yardıma yetişiyor. Son yıllarda bisikletin en önemli gelişmelerinden sayılan elektrikli bisikletlerle şehirde pedal çevirmeden gidebilmek mümkün ya da dağ bisikletinde pedal çevirirken destek alabiliyorsunuz. Zorlu yokuşlar, dizinde sıkıntısı olanlar için büyük rahatlık. Dilerseniz bisikletinizi elektrikli bisiklete çevirmeniz de mümkün. Elektrikli bisikletin bisikleti daha çok insanla buluşturması bekleniyor.
Şehirdeki bisiklet turumuzu biraz da pistlere yani pist bisikleti yarışlarının yapıldığı "veledrom"lara ya da dünyaca ünlü "Tur"'lara çevirelim. Pist yarışları demişken, hayatımda ilk defa bir bisiklet yarış pistini 1985 yılında Konya'da görmüştüm. Modern, sportif bir estetiği, profesyonel bir havası vardı Konya'da gördüğüm pistin. Başkent Ankara'da görmediğim tesisi Konya'da görmek çocuk aklımla beni şaşırtmıştı. Ancak şehrin genelinde gördüğüm bisiklet kullanımından, Konya'nın bisiklet için özel bir şehir olduğunu yavaş yavaş farkettim. Konya'nın "Türkiye'nin Bisiklet Başkenti" sayıldığını ise sonradan öğrenecektim.
1985 yazında Konya'da geçirdiğim 3 ay kendi bisiklet tarihim açısından da özel bir dönem olmuştu. 18, 11 ve 9 yaşında üç kardeş, o yaz bir "Pinokyo"'yu dönüşümlü ya da aynı anda, bir de tıp fakültesi kazanma hediyesi olarak yeni alınmış metalik gri "Bisan" yarış bisikletini dönüşümlü (küçükler olarak sıra geldiğinde ancak ayakta kullanabiliyorduk) ya da üçümüz birlikte sürmenin keyfini çıkarıyorduk.
Konya'ya geri dönersek, Konya Bisiklet Sporunu Kalkındırma Derneği’ne göre Konya’da bisiklet sporunun 1920’lerde başladığı ve 1923’den itibaren de bisiklet yarışlarının yapıldığı belirtiliyor. Ülkemizdeki İlk veledrom 1949’da Konya’da yapılmış. Velodrom oval biçimde, dış kenarı yüksek olacak biçimde içe doğru (12-55 derece) eğimli yapıdadır. Köşeleri hızla dönen yarışçılar bu eğim sayesinde savrulmaktan kurtulurlar. Açık pistler beton ya da asfalt, kapalı pistler ise genellikle ahşap yüzeylidir.(8) Bugün Türkiye'de bisikletseverler açık, kapalı pist/veledromun her türlüsüne hasret, umarız kısa zamanda özellikle sporcular bu tesislere kavuşur.
Güzel gelişmeler de var bu arada. Türkiye'de bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması için hedeflenen Kopenhag sistemi kapsamında pilot il seçilen Konya'da, daha önce bisiklet yolu için belirlenen 2023 hedefinin şimdiden aşıldığını öğreniyoruz. Yaklaşık 500 kilometre bisiklet yolu olan kentte, 2023 için yeni hedef "1000 kilometre bisiklet yolu". Konya Büyükşehir Belediyesi ayrıca Kopenhag gibi bisiklet parkları, bisiklet sinyalizasyonu, bisiklet yolları ve bisiklet kullanma kültürünü geliştirmeye çalıştıklarını belirtiyor. (9)
1.kaynak stylist.co.uk, http://sabitfikir.com/haber/edebiyat-tarihinin-en-iyi-100-giris-cumlesi
2.https://blogs.worldbank.org/publicsphere/we-people-global-bicycle-momentum
3.https://nationaler-radverkehrsplan.de/en/federal-initiatives/national-cycling-plan-nvp-2020
4.http://bisikletakademisi.net/uci-herkes-icin-bisiklet-manifestosu/
5.http://bisikletimvben.com/bisiklet-tuyolari
6.http://www.dagbisikletiturkiye.com/2016/05/13/bisiklet-surerken-isaretlerle-haberlesmek/
7.Akçura, G. (2003). Evvel Zaman İçinde Bisiklet, İstanbul: Om Yayınları.
8.https://bisiklopedi.com/madde/veledrom
9.http://www.milliyet.com.tr/turkiye-nin-bisiklet-sehri-kopenhag-konya-yerelhaber-2381981/
10.https://www.bicycling.com/racing/a20047318/womens-worldtour-2018-3-new-races/
11.http://m.habergazetesi.com.tr/haber/5137229/kayip-cocuk-bisikletiyle-aksehirden-sanliurfaya-giderken-bulundu
12.http://www.bbc.com/news/world-asia-china-38748373
13.http://www.fanatik.com.tr/2017/10/14/turk-bisiklet-tarihini-bastan-yazan-adam-ahmet-orken-1324558
Bisikletimizle
yollara düşmeden önce en önemli konu güvenlik elbette. Bisiklet sürüşü
ile uyumlu yolların, geçiş noktalarının tasarlanması, bisiklet altyapılarının
yol düzenlemelerine entegre edilmesi, trafik kurallarına, bisikletlilere saygı
gösteren toplumla başlayan güvenlik konusu kask takmak, bisiklet sürerken
işaretlerle haberleşmeyi bilmeye kadar gidiyor. Kollarımızı
kullanarak, "dönüş", "dur", "geçiş izni", "tehlikeli nesneden korunma", "yavaşla", yol
çukuruna karşı uyarı işaretleri ile hem kendimizi hem de grup sürüşü yapıyorsak
diğer bisikletlileri potansiyel tehlikelerden korumak mümkün. (6)
Bisiklet
adabı, saygı demişken, sözümüzü balla kesip, iki bisikletlinin karşılaşması
halinde nezaket icabı yapacağı, gülümseten bir selamlaşma örneği size.
“Mesela bisikletinize binmiş gidiyorsunuz. Karşıdan tanımadığınız birisi de aracı ile geliyor. Bir boru sesi ya da çıngırağın uzun bir ahengi ile onu selamlamak mecburiyetini hissedersiniz. Bazen selam ile kalmayıp çark ederek ya da manevra yaparak, beraberce yola devam edersiniz. Bu suretle sohbet edip ahbap olursunuz. Yahut her ikiniz de inerek ‘nereden teşrif?’, ‘Siz ne cihete yahu?’ gibi kelimelerle konuştuktan sonra, makinelerinize binersiniz.”
Okuduğunuz diyalogda insanı gülümseten, içini ısıtan, kullanılan kelimeler, üslup mu yoksa artık uzak bir geçmişte kalmış gibi gelen ancak yavaş bir ritimde tecrübe edilebilecek insanların birbirine kulak vermesi mi karar veremedim. Ama bisikletin bu tür bir insani sıcaklığı, dostluğu desteklediğine eminim.
Pedalla Karbon Ayakizin Düşsün ya da -İklim Değişmesin Sen Değiş -
Güvenli, medeni şartlarda bisikletini kullanmasını dilediğimiz bisikletseverler sadece sevdiği bir sporu yapmakla kalmıyor, ulaşım için bisikleti, motorlu taşıtlara tercih ederek, aynı zamanda hava kirliliğinin, çevreci diliyle karbon ayak izinin azalmasına da yardımcı oluyor. Sırf bu sebepten bile hepimizin bu insanlara saygı borcu var. Bu arada meraklısına ya da duymayanlar için karbon ayakizi, bir kişi ya da kurumun, her türlü yaşamsal profesyonel faaliyetini sürdürürken ürettiği karbondiosit (CO2) miktarına dair yapılan bir ölçüm anlamına geliyor. Karbon ayak izinizi büyük ölçüde elektrik, petrol, doğal gaz kullanımınız, otomobil, uçak yolculuklarınız belirliyor. Ulaşımda motorlu taşıtlar yerine bisiklet kullanarak fosil yakıt tüketmediğiniz için karbon salınımını, ayakizini düşüren çevre dostu bir seçim yapmış oluyorsunuz.
Ancak, şehirde ya da kırsalda ulaşım amaçlı bisiklet sürüşü fiziki dayanıklık bakımından herkesin harcı olmayabilir. Bu noktada "elektrikli bisiklet" ile teknoloji yardıma yetişiyor. Son yıllarda bisikletin en önemli gelişmelerinden sayılan elektrikli bisikletlerle şehirde pedal çevirmeden gidebilmek mümkün ya da dağ bisikletinde pedal çevirirken destek alabiliyorsunuz. Zorlu yokuşlar, dizinde sıkıntısı olanlar için büyük rahatlık. Dilerseniz bisikletinizi elektrikli bisiklete çevirmeniz de mümkün. Elektrikli bisikletin bisikleti daha çok insanla buluşturması bekleniyor.
Şehirdeki bisiklet turumuzu biraz da pistlere yani pist bisikleti yarışlarının yapıldığı "veledrom"lara ya da dünyaca ünlü "Tur"'lara çevirelim. Pist yarışları demişken, hayatımda ilk defa bir bisiklet yarış pistini 1985 yılında Konya'da görmüştüm. Modern, sportif bir estetiği, profesyonel bir havası vardı Konya'da gördüğüm pistin. Başkent Ankara'da görmediğim tesisi Konya'da görmek çocuk aklımla beni şaşırtmıştı. Ancak şehrin genelinde gördüğüm bisiklet kullanımından, Konya'nın bisiklet için özel bir şehir olduğunu yavaş yavaş farkettim. Konya'nın "Türkiye'nin Bisiklet Başkenti" sayıldığını ise sonradan öğrenecektim.
1985 yazında Konya'da geçirdiğim 3 ay kendi bisiklet tarihim açısından da özel bir dönem olmuştu. 18, 11 ve 9 yaşında üç kardeş, o yaz bir "Pinokyo"'yu dönüşümlü ya da aynı anda, bir de tıp fakültesi kazanma hediyesi olarak yeni alınmış metalik gri "Bisan" yarış bisikletini dönüşümlü (küçükler olarak sıra geldiğinde ancak ayakta kullanabiliyorduk) ya da üçümüz birlikte sürmenin keyfini çıkarıyorduk.
Konya'ya geri dönersek, Konya Bisiklet Sporunu Kalkındırma Derneği’ne göre Konya’da bisiklet sporunun 1920’lerde başladığı ve 1923’den itibaren de bisiklet yarışlarının yapıldığı belirtiliyor. Ülkemizdeki İlk veledrom 1949’da Konya’da yapılmış. Velodrom oval biçimde, dış kenarı yüksek olacak biçimde içe doğru (12-55 derece) eğimli yapıdadır. Köşeleri hızla dönen yarışçılar bu eğim sayesinde savrulmaktan kurtulurlar. Açık pistler beton ya da asfalt, kapalı pistler ise genellikle ahşap yüzeylidir.(8) Bugün Türkiye'de bisikletseverler açık, kapalı pist/veledromun her türlüsüne hasret, umarız kısa zamanda özellikle sporcular bu tesislere kavuşur.
Güzel gelişmeler de var bu arada. Türkiye'de bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması için hedeflenen Kopenhag sistemi kapsamında pilot il seçilen Konya'da, daha önce bisiklet yolu için belirlenen 2023 hedefinin şimdiden aşıldığını öğreniyoruz. Yaklaşık 500 kilometre bisiklet yolu olan kentte, 2023 için yeni hedef "1000 kilometre bisiklet yolu". Konya Büyükşehir Belediyesi ayrıca Kopenhag gibi bisiklet parkları, bisiklet sinyalizasyonu, bisiklet yolları ve bisiklet kullanma kültürünü geliştirmeye çalıştıklarını belirtiyor. (9)
Bu arada yarışlarla ilgili son olarak, Uluslararası Bisiklet Birliği'nin kabul ettiği sekiz bisiklet disiplinini de anmadan geçmeyelim, belki birgün lazım olur… Yol (road), pist (track), dağ bisikleti (mountain bike), BMX (BMX), para-bisiklet (para-cycling), cyclo-cross (cyclo-cross), trials (trials) ve iç mekan bisikleti (indoor cycling).
Gelelim Tur'lara...Cumhurbaşkanlığı
Türkiye Bisiklet Turu'na, Fransa, İtalya, İspanya , Avustralya
Turlarına... Türkiye Bisiklet Federasyonu'nun düzenlediği, 1963
yılında “Marmara Turu” adıyla başlayan ve 1966'dan beri
de Cumhurbaşkanlığı himayesinde, uluslararası nitelikte, dünyanın
tek kıtalararası bisiklet turu organizasyonu olan Cumhurbaşkanlığı Türkiye
Bisiklet Turu'na... 54'üncüsü, 9-14 Ekim 2018 tarihlerinde
gerçekleştirilecek Tur'da, 2017'de mücadele eden 13 takımdan 104 bisikletçi,
1025 kilometre boyunca pedal çevirmiş. 2017 yılı önemli
çünkü Uluslararası Bisiklet Federasyonu-UCI, Tur'u "World
Tour"- Dünya Turu kategorisine yükseltmiş, gelinebilecek en
ileri aşamayı temsil ediyor sporcular için. Bu kategoride bir yarışa,
sadece Dünya Takımları (Dünyada 18 takım var bu nitelikte) ve
Profesyonel Kıta Takımları katılabiliyor (27 takım). Ülkemizde bu düzeylerde
takım bulunmadığından Milli Takım ile temsil ediliyoruz.
Dünyanın en itibarlı ve zor bisiklet yarışı kabul
edilen "Tour de France", Fransa Turu'ndan bahsetmeden bisiklet sepeti
eksik kalır. Uluslararası planda, 1903'ten beri Fransa'da yapılan
Tour de France en prestijli ve en zor bisiklet yarışı olarak kabul ediliyor.
Diğer önemli yarışlar arasında İtalya Turu, Giro d’Italia ve
İspanya Turu Vuelta a España sayılabilir.
Görünüşte kategoriler, sporcuların kalitesi, medyanın
takibi aynı olsa da, Tour de France'ın yeri ayrı sayılıyor. Tura özgü
bazı ayrıntılar şöyle... Zamana karşı yarışlar ve zorlu yokuşları, dağ etapları
ile sporcular için atletik dayanıklılık, güç testi anlamında... Sporcular davet
üzerine yarışa katılabiliyor ve kazanan sarı mayo giyiyor. Her yıl Temmuz
ayı boyunca 3 hafta süren Tur, Paris'te meşhur Champs-Elise caddesinde sona
eriyor. Dünyada bisikletseverlerin yakın takibinin yanısıra, Tur, kültürel
olarak ta Fransızlar için çok önemli. Tur, yol boyunca yarışları izleyen kalabalıklar,
televizyondan takiplerle başlıbaşına heyecanlı bir Temmuz yaşatıyor
izleyicisine. Herşey iyi güzel de, Tour de France dahil, tüm Tur'larda
kadın sporcuların katılımı hep bir mesele olmuş. Karmaşık ta bir geçmişi
var. 1903'ten beri yapılan Tur'da 2006'dan beri "La
Course" adıyla Fransa Tur'una katılmışlar nihayet. Bir
de 2018 için UCI Kadın Dünya Tur'una 3 yeni rota ekleyerek 23 yarış
düzenleyeceğini duyurdu.(10) Bisiklet
gibi özgürleştirici bir aracın kadın hareketinin öncü isimlerinden Fransız yazar Simone de Beauvoir'ın deyimiyle "ikinci cins"i dikkate alması bir
hayli zaman almış.
67 yaşındaki Lev Tolstoy'un bisiklet sürmeyi öğrenmesinden esinlenerek 2 yıl önce yazdığım Tolstoy'un Bisikleti yazımı günümüz bisiklet dünyası gelişmeleri ile güncellerken başlığı Tolstoy'un Bisikleti 2.0 yapmak istedim. Bisiklete ruh veren yine selesinde oturan insan. O nedenle bisiklette bugünü yakalamaya çalışırken, medyaya yansıyan 3 bisikletlinin haberi ile bu bisiklet turumuzu tamamlayalım istedim. 3 haber de, 3 genç insanın bisiklet üzerinde,
"umut",
"özlem"
"başarı"
yolunu anlatıyor.
20 Mart 2018 tarihli habere göre,
Konya'nın Akşehir ilçesine ailesiyle birlikte mevsimlik tarım işçisi olarak
gelen ve ortadan kaybolan 14 yaşındaki çocuk H.Ç., 5 saat süren çalışmanın
ardından Jandarma tarafından ilçeden 29 kilometre uzaklıkta bisikletiyle
Şanlıurfa'ya giderken bulundu... H.Ç. babası İsmail Ç.'ye teslim
edilirken, çocuğun neden kaçtığı konusunda bir açıklama yapılmadı. (11)
Çin Yeni Yılında Çin'in Heilongjiang bölgesi Qiqihar şehrindeki evinde olmak için bisikleti ile Rizhao'dan 1700 km'lik mesafe için yola çıkan genç göçmen işçinin 30 gün sonra 500 km yol kattetikten sonra, otobanda kural ihlali yaptığı için polis tarafından durdurulunca harita okuyamadığı için yanlış yöne gittiği anlaşıldı. Çevrekilerin de katkısı ile evine gitmesi için tren bileti alındı. (12)
13 yaşında Konya Çatalhöyük Çumra
Belediyespor'da bisiklet sporuna adım atan, yıllar sonra Türk bisikletinin
"Altın Çocuğu" olarak anılan Ahmet Örken'in çalışma azmi, yeteneği,
bisiklete dört elle sarılması ile gelen Türkiye, Balkan, Avrupa Şampiyonlukları
ve nihayet Brezilya'nın başkenti Rio'da 5-21 Ağustos 2016'da yapılan Olimpiyat
oyunlarında bisiklet branşında Türkiye'yi temsile giden yolu.... (13)
Bir bisikletin yapabileceği çok şey vardır.., çevre, sağlık bakış açısıyla olsun ve de toplumsal etkisi ile
Bisikletin Dünyayı kurtarma gücü var.
Ted King
(Profesyonel Bisiklet Yarışçısı)
1.kaynak stylist.co.uk, http://sabitfikir.com/haber/edebiyat-tarihinin-en-iyi-100-giris-cumlesi
2.https://blogs.worldbank.org/publicsphere/we-people-global-bicycle-momentum
3.https://nationaler-radverkehrsplan.de/en/federal-initiatives/national-cycling-plan-nvp-2020
4.http://bisikletakademisi.net/uci-herkes-icin-bisiklet-manifestosu/
5.http://bisikletimvben.com/bisiklet-tuyolari
6.http://www.dagbisikletiturkiye.com/2016/05/13/bisiklet-surerken-isaretlerle-haberlesmek/
7.Akçura, G. (2003). Evvel Zaman İçinde Bisiklet, İstanbul: Om Yayınları.
8.https://bisiklopedi.com/madde/veledrom
9.http://www.milliyet.com.tr/turkiye-nin-bisiklet-sehri-kopenhag-konya-yerelhaber-2381981/
10.https://www.bicycling.com/racing/a20047318/womens-worldtour-2018-3-new-races/
11.http://m.habergazetesi.com.tr/haber/5137229/kayip-cocuk-bisikletiyle-aksehirden-sanliurfaya-giderken-bulundu
12.http://www.bbc.com/news/world-asia-china-38748373
13.http://www.fanatik.com.tr/2017/10/14/turk-bisiklet-tarihini-bastan-yazan-adam-ahmet-orken-1324558
0 yorum :
Yorum Gönder