4 Kasım 2017 Cumartesi

BENİMKİSİ BİR GÖNÜLLÜLÜK HİKAYESİ



İlk 1994 yılında üniversitedeyken, Macaristan'ın Eger şehrinde hayatıma girer gibi olmuştu. 
Başkent Budapeşte'nin 100 km uzağındaki tarihi Eger şehrinde, uluslararası bir öğrenci grubu ile parkların, tarihi yerlerin temizliğini yapacaktık. 90lı yıllarda öğrenci bütçesine uygun, bu tür gönüllü programlar (voluntourism) düzenleyen GSM (gençlik servisleri merkezi), Genç Tur vardı, hala da var sanırım. İlk gönüllü toplum hizmetim, şans tesadüf Macaristan'da olacaktı... 


Eger -Macaristan

Osmanlı döneminde kuzeyde gelinen en uç nokta
üstte o günlerin popüler mekanı Török (Türk) Kafe 

Yıllar sonra, işim nedeniyle borsa şirketlerinin kurumsal yönetimine çalışırken, şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk işlerine kafa yormuştum bir miktar. Sermaye piyasasının gönüllülüğe teğet geçtiği nadir anlardan... Bağış, hayır işlerini de bir yana bırakırsak, sağ elin verdiğini sol el bilmez, bilmemeli, amacım, gönüllü'lük üzerine yazmak, bir de kendi küçük deneyimimi paylaşmak. 

Yakın zamana kadar toplum yararına, gönüllü faaliyetlerde bulunma fırsatım olmadı. Daha dürüst olmak gerekirse, ya gereken sosyal beceri, çevreye sahip değildim ya da henüz değerlerimin, duyarlılıklarımın tam farkında değildim. Hayatta her şeyin bir zamanı var ya, ondan belki de...Fakat son birkaç senedir, kendim, yakın çevrem dışında birilerine bir faydam dokunsun hissimin gittikçe güçlendiğini biliyorum. Ancak ne yapabilirim, nereden başlayabilirim emin olamadım. Aslına bakarsanız, toplumda dizi dizi devasa sorun, bunları kendine dert edinmiş dernek, vakıf, gönüllü, aktivist, sosyal girişimci, yüce gönüllü insan az değil... Yürüyerek, koşarak, tırmanarak, işbirliği, emek, yaratıcılıkla, aç açıkta, öğrenciye, insana, hayvana yetişmeye çalışıyor bu kişiler. Yapılan işleri duyup öğrendikçe, yaşama, insanlığa inancı tazelenmeyen yoktur herhalde. Toplumların ve hatta insanların başına gelebilecek en kötü şey, gelecek inancını ve umudunu yitirmekmiş, Hillary Clinton'a göre....  o yüzden, Bilinçli olarak ben aydınlığın türküsünü söylemek istedim. Romanlarım yaşam gibi doğru söylesin, yaşamla birlik olsun istedim. Çünkü yaşam umutsuzluktan umut üretmektir.  İnsan umutsuzluktan umut üreterek bugüne kadar gelmiştir... diyor Yaşar Kemal.  Ezcümle, gönüllülük aydınlık bir konu.

Nereden başlayacağıma emin olamadığım, gönüllülük hikayeme dönersek... Yaşam koçları ile huzurevlerinde kalan yaşlıları biraraya getirmek istedim.  Koçların eğitimlerinde kazandıkları en önemli beceri olan "dinleme"'nin, huzurevlerindeki yaşlılarımızın kendilerini ifade imkanlarını artıracağı, günlük yaşamlarına renk katarak, hayatlarını iyileştirebileceğini düşündüm.  İyi yaşlanma, yaşamboyu öğrenme, genç yaşlı birbirinden öğrenmenin hayata anlam kattığına inandığım için, proje öncesinde de, türlü deneyimler ve hikayeler üzerine yazıyordum.  Bu yazılar ve koçluk eğitimi bu alanda farkındalık geliştirmemi sağladı sanırım. (Merak edenler için bu konulardaki yazıların linklerini aşağıda bir araya getirdim.)





http://yasamboyuogreniyorum.blogspot.com.tr/2016/04/tolstoyun-bisikleti-butun-aileler.html

Fikrime desteğini esirgemeyen, ziyaretlerimizde bizi yalnız bırakmayan başta eğitmenlerimiz Ebru Ganol Oğuş, Ceyda Tezel ile Şengül Demir, Makbule Doğan, Ayten Çal, Mehmet Murat ve Özlem Sayın'a tekrar içtenlikle teşekkür ederim.  Gönüllü koçlar olarak biz kolay organize olduk ama projemize kapılarını açacak huzurevlerini bulmak, düşündüğümüzden zor oldu, hayli zaman aldı. Ankara'da, sayısını unuttuğum özel, devlet kurumuna telefonla, yüzyüze, yazılı derdimi anlattım.  Nihayet, önce Sefa Huzurevi ve sonra 75. Yıl Huzurevi'nden olumlu cevap almayı başardık.  Ve bir 14 Şubat haftası, Sevgili Şengül Demir'in karanfillleri ile ilk ziyaretimizi, sohbetlerimizi gerçekleştirdik. 2017 yılında yaptığımız 9 ziyaretten birinde, Kanal B'de çalışan arkadaşımız Serkan Bey'in girişimiyle, Kanal B Ana Haber'de televizyon ekranlarına bile çıktık.     

Bedam Koçları Huzurevinde  - haberin liki

https://www.youtube.com/watch?v=CpT2HLSBB2M



Arkadaşımız Şengül Demir'in Sefa Huzurevi kurucusu Gül Erbek ile yaptığı değerli röportajı

http://coachteam.com.tr/buyuk-yasamlardan-ogretiler/



Sefa Huzurevi'nde sazlı sözlü veda toplantısı

Huzurevlerinde, bakımevlerinde yalnız emeklilik dönemlerini geçiren yaşlılar bulunmuyor aynı zamanda fiziksel ya da psikolojik zayıflıkları olan insanlarla da karşı karşıya geliyorsunuz. Bunun gönüllü üzerinde bir etkisi oluyor, sonuçta bir sosyal hizmet uzmanı, sağlık personeli değilsiniz. Yine de sohbetlerde, her türlü iletişimde, yaşama sevincini, nezaketi, açık yürekliliği, espriyi de görebiliyorsunuz. İşimizi gücümüzü ayarlayıp, telaşla gittiğimiz ziyaretlerden, her defasında koçlar olarak birbirimizle paylaşmak istediğimiz güzel tecrübelerle, hislerle ayrıldık. İki yabancının, karşıdakini tanıma, anlama, birbirinden öğrenme çabası, değer verme ve bağ kurma olarak meyvesini verdi.

Ortak amaç ve değerlerle, anlamlı bir iş için bir araya gelenler arasında güçlü ilişkiler kurmaya yardımcı olduğu için gönüllülük faaliyetlerinin gönüllünün kendisine de yararı olduğu söyleniyor.  Gönüllülerin, daha uzun yaşayıp sağlıklı oldukları, gönüllülük işleri ile ilgilenen yaşlılarınsa, ilgilenmeyenlere göre fiziksel ve ruhsal sağlıklarını daha uzun koruduklarına dair çalışmalar var. Esasında, gönüllü demek her yaş grubu için düşünebiliriz, a dan z ye her işi yolunda olan insan olmak değil, öyle bir yaşam hali de pek kısmet olmuyor herhalde ya da sizin tavrınıza bağlı.  Ama başkaları ile ilgilenmek, sizin kendi sorunlarınızı gereğinden fazla büyütmemenize, daha sağlıklı bir bakış açısı geliştirmenize yardımı dokunabiliyor.

http://www.prb.org/Publications/Reports/2011/volunteering-and-aging.aspx

"Yaşam kısa, sanat uzun" denirdi, şimdilerde beklenen yaşam süresinin 80lere vardığı ülkemizde, Allah herkese uzun ömür versin, yaşam da uzun sanat ta... Güzel olanı herhalde yaşam sanatının hakkını vererek, hayata karşı tutumlarımızda sevgiden, gönül bağından uzak kalmamak...


bir saatliğine mutlu olmak istiyorsan uyu, şekerleme yap,
bir günlüğüne mutlu olmak istiyorsan , balık tutmaya git,
bir yıllığına mutlu olmak istiyorsan bir servete mirasçı ol,
hayat boyu mutluluk istiyorsan birine yardım et…

Çin Atasözü 





2 yorum :